onur erol
  • ANASAYFA
    • HOME
  • ARSİV
  • MAIL GÖNDER
  • BENİ TAKİP ET
    • INSTAGRAM
    • YOUTUBE
    • FACEBOOK
    • TWITTER



Çeşme'de eğlence son gaz devam ediyor...
Gündüz Flyinn'de denize girip güneşlendikten sonra akşam yemeği için Marge Butik Otel'in bizim için özenle hazırlamış olduğu yemeğe eşlik etmek için bahçeye kurulmuş uzun masada yerimi alıyorum..
Yenen keyifli yemek ve sohbet ardından Çeşme geceleri için başka bir hazırlığa girip geceyi ateşliyorum anlayacağınız.
Saat gece yarısını çoktan geçmiş ve arkadaşlardan erken ayrılıp otele geri dönüyorum. Erken dediğime bakmayın saat 03:00! Otele varır varmaz valizi toparlayıp yeni bir yolculuk için hazırlığa başlıyorum.
Saat 04:00'te daha önceden ayarlamış olduğum özel araç geliyor ve yaklaşık 45 dakikalık İzmir havaalanı yolculuğum başlıyor. 

Saat 06:00 İzmir Atina Uçağı için gerekli pasaport kontrollerinden geçip uçağımı beklemeye başlıyorum.

O da ne!
Uçak korkusu olan ben için, normal olarak asla tercih etmeyeceğim bir uçağa (pırpır) biniyorum gün yeni yeni aydınlanırken..


Neyseki sakinliğim üzerimde, genelde uçak yolculuğu öncesi genelde antidepresan ilacı kullandığım için gözümü Atina'da açıyorum.

Yunanistan'a daha önce Dedeağaç, Kavala ve Selanik turu yapmama rağmen Atina beni daha heyecanlandırmıştı nedense....
Hava alanında İstanbul'dan gelecek ekibi bekliyorum ve her zaman ki gibi THY yine rotar yapıyor. Havaalanında bekleyenler bilir o saatler bir türlü geçmez! Defalarca kahve içiyorum, alamadığım uykumu valizimi yatak yaparak almaya çalıştıysam da bir türlü olmuyor işte :)
Her neyse o malum saatler geçiyor sonunda ekip sapasağlam iniyor ve buluşup Atina'nın merkezinde bulunan otelimize (Greco Palas Athena ) yeleşiyoruz.
Bu oteli gerçekten çok beğeniyorum dışardan bakılınca çok ahım şahım olmasa da iç dekorasyonu ve odalar son derece güzeldi. 
Greco Palas Athena

Hızlıca yerleşip Burcu ile kendimizi Atina sokaklarına atıyoruz. Günlerden pazar, ortalıkta in cin birde biz top oynuyoruz neredeyse!
Pazar olmasından dolayı herkes çekilmiş evine diye düşünüyoruz.  Şehrin en meşhur caddesi olan Kolanaki'de açık olan bir kafede soluklanıp Atina'nın kalbinde yükselen LYCABETTUS tepesine yol alıyoruz. Bu tepeye çıkmak için oldukça yüksek bir bayır, hatırlayamayacağım kadar merdiven ve sonrasında bir teleferik yoluculuğu yapmak gerekiyor.
Tepeye çıktığımızda yorgun olsakta karşımızda bu eşsiz manzarayı görünce bir o kadar rahatlıyoruz. Bütün Atina tarihin izleriyle karşımda duruyorken bir o kadar heyecanlanıyorum. Her köşesinde tarih kokan bu yerde olmak, burada bulunmanın sevinci kaplıyor içimi birden. 
Vardığımız noktada bir klise ve kafe var. Klise'yi gezip instagram için bir fotoğraf çektirip kafe'de birşeyler içiyoruz.


Kısa bir şehir turundan sonra Otele varıp üstümüzü değiştirip akşam yemeği ve Skinos ile tanışmak için The Clumsies adındaki kafe'ye gidiyoruz. 

Kafe gerek dekorasyonu gerek ise yemekleriyle oldukça hoşuma gidiyor.
Bizim için hazırlanmış olan Skinos kokteyllerini sırasıyla götürüp başka bir lokasyonda partilemek için soluğu alıyoruz.
Konu içki ve yurtdışı olunca bu işi ne kadar çok sevdiğimi bir ke daha anlıyorum.


Oldukça yoğun bir gün programından sonra otele dönüyoruz.
Sabah ilk hedef erken kalkmak oluyor. Çünkü; asıl Atina'ya geliş nedenimiz Skinos Mediterrane Cocktail Chalence yani Uluslar arası Skinos kokteyl yarışmasında Türkiye'den dereceye giren Osman Baycan'ı desteklemek ve yarışmayı izlemek olacak..


Sabah erkenden kalkıp kahvaltı faslını otelde bitirip öğlen için belirlenmiş barlarda tadımlar için yollara düşüyoruz

SKİNOS HAKKINDA
Skinos kokteyl yarışmasından bahsetmeden evvel önce bu içkiyi bilmeyenler için bira zbilgi vermek isterim...
"Saf damla sakızı kullanılarak üretilen Skinos’un yapımında damla sakızı kristalleri, alkol , su ve şeker ile karıştırılıyor. Bu karışım 3 ay bekletildikten sonra hassas bir yöntemle damıtılarak içki severlerin karşısına çıkıyor. Berrak rengi ve her bir şişede en az 6/ 7 gram damla sakızından elde edilen tadların bulunuyor olması içkinin en öne çıkan özellikleri arasında.
Akdeniz’in esintisiyle damla sakızını bir arada buluşturan Skinos içki severler için tam bir lezzet şöleni sunuyor. Farklı tadı ile ferahlatıcı da olan Skinos’u dilerseniz shot veya bol buzlu olarak içebileceğiniz gibi sıcak Akdeniz akşamlarında lezzetli kokteyllerinizde de kullanabilirsiniz."yine...

 İlk durağımız Kolokotroni 9 adında şirin mi şirin bir bar oluyor. Burada kıdemli bar şefi bizim için bir kaç çeşit Skinos kokteyli hazırlayıp sunuyor. Özellikle bir likörün bu kadar hafif bir içki olcağını ve kokteyl olabileceğini düşünmüyordum taa ki bu nefis içeceklerin tadına bakana kadar. 
İçtiğimiz kokteyllerin bir çoğunda aroma ve içine kullanılan, gül kurusu, lavanta ve kekik gibi bitkiler beni benden aldığını söyleyebilirim. Altta bir kaç fotoğrafı görebilirsiniz.




Uzun ama keyifli bar gezileri sonrasında akşaö hazırlığı için hızlıca otele girip hazırlanıyoruz büyük gün dakikalar sonra!

Akşam için tüm hazırlıklarımızı yapıp Atina'nın en meşhur mekanı olan 360 Cocktail Bar'da yerimizi alıyoruz.
Kendime yukarda gördüğünüz kokteyli hazırlatıp muhteşem terasın keyfini karşımda duran Akropolis'e karşı yudumluyorum.
Osman bir taraftan telaş içinde sunumunu hazırlarken kendisini rahatsız edip beraber bir fotoğraf çektirmeden duramıyorum.

 Yarışmaya katılacak 8 farklı Barmenin sunumunu beklerken ilk sunumu bizi temsil eden Osman Baycan yapıyor. Bir barmen'in bu kadar titiz ve mükemmel olabileceğine şahit oldum demek istiyorum! Evet kesinlikle mükemmel bir şekilde hazırlamış olduğu sunumu izleyicilere anlatırken ondan fazla heyecanlanıyorum.

DEMETER
Osman Baycan'ın Skinos ile hazırladığı kokteylin adı Demeter, Yunan mitoojisinde duymuş olacağınız bu bereketin, mevsimlerin ve anne sevgisinin tanrıçasıdır.
Osman, kokteylinde Demeter'den esinlenerek hazırladığı kokteyli hüznü ve sevincinden döktüğü yaşları sakız ağacının yaşlarına dönüştürüp oradan da akdenizin muhteşem tılsımlarıyla kokteyline yansıtarak ülkemizi son derece güzel bir şekilde temsil etti diyebilirim.




 Gece saatleri 24:00 vururken yarışma sonuçlanıyor ve yarışmanın birincisi  Argyris Vemianin oluyor. Olsun bizim içimiz çok rahat Türkiye olarak orada olmak ve o muhteşem sunumuyla ülkemizi çok çok iyi temsil etmek önemli olan değil mi?
Yarışma jurisinde Dünyaca ünlü barmen Steve Schneider vardı. Gerçekten hepimiz için heyecanlı ve önemli bir yarışmaydı diyebilirim.
Sonuç olarak o geceden yukarda gördüğünüz güzel kareler ve altaki fotoğrafta gördüğünüz yarışma birinci ve Steve ile güzel bir fotoğrafımız ile geceye son verdim.

Stece Schneider  - Angyris Vemianin - Onur Erol









Sabah yatağımda dün gecenin baş kahramanı Skinos ile uyanıyorum.
Bugün boş gün ve Atina gezimize kaldığımız yerden devam edebileceğiz! Sokak aralarına dalıyorum en güzel fotoğraf karelerini çekmek için şehirde dolaşan onca turist ile yarışırcasına fotoğraf makinesinin tuşuna basıp duruyorum. Şehir arasında turlarken  tarihle harmanlanmış ama biraz mahsum Atina'yı görüyorum. Ekonomik kriz kendini her adımda belli ediyor. Bir çok iş yerinin kapanmış kepenkleri sokaklara bakarken derin ve sessizce şiir okuyor gibi geliyor bana...
Hayat devam ediyor...
Bu hüzünlü tablonun yanında sokakta yine az da olsa hareket var! Oturup bir yerlerde yemek yiyor kahve içiyoruz. Yemek kültürümüz olduğu gibi aynı, kebaplardan dönere, helva'dan revani'ye kadar bilindik herşey burada. 
Tarihi kalıntılar, sokak aralarındaki kliseler arasında gözümüzü Akropolis Müzesine dikiyoruz. Buraya gelmişken kesinlikle uğranması gereken bir müze olduğunun altını çizmek istiyorum.
Müze içinde fotoğraf çekmek yasak olduğu için burada ne yazık ki fotoğraf paylaşamıyorum. 
Fakat sokaktan güzel fotoğraflar altta yer alıyor. Umarım biraz olsun keyifle okumuşsunuzdur diye düşünüyorum. Burada olmayan birkaç fotoğrafa instagram'dan #SkinosMCC2015 veya SkinosMCCMacerasi taglarinden ulaşabilirsiniz.
Bir önceki yarışma videosuna altaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=VnBh0B4VNlM

Hepinize sevgilerimi sunar bir sonraki gezi yazısında görüşmek üzere derim.

















Yeni bir gezi yazısı ile karşınızdayım! Biliorsunuz ki İtalya ile yakından bir gönül bağım var bu gönül bağı her sene daha da büyüyor. Geçtiğimiz haftalarda Milano ve sonrasında Saronno'ya The Mixing Star " yarışmasını izlemek hem de Disaronno'nun çekirdek halinden başlayan o büyüleyici hikayesi ile tanışmak için gitmiştim. 
Yarışma ve Hikayeyi okumak isterseniz link burada: http://www.onurollstyle.co/2015/06/disaronno-maceras.html
İtalya gezimizin son gününde ekip ile araçla bir saat mesafedeki Como gölüne geçtik. Fakat vaktimiz kısıtlıydı ve bu yüzden hızlı bir şekilde karar verip şehri ilk olarak tepeden görmek lazım diyerek teleferik ile  yukarıya çıkıp ilk olarak gölün eşsiz güzelliğine burada seyre daldık...



İtalya’nın üçüncü büyük gölü Como’nun kenarındaki en büyük yerleşim yeri göl ile aynı ismi taşıyan Como kenti. Bölgenin nüfusu 86 bin civarında, burası Milano’ya sadece  45 kmuzaklıkta. Buraya kimler geliyor? diye soracak olursanız, turist profilini ağırlıklı olarak zengin Amerikalılar ve Avrupalılar oluşturuyor. Zengin turistlerin dışında pek çok ünlü sanatçı, sinema oyuncusu ve politikacı yılda 1-2 kez de olsa Como Gölü’ne mutlaka uğruyor. Çünkü Como’da misfirlerine doğayla içiçe konforlu bir tatil sunuyor.


Çevresindeki dağları ve ormanlarıyla muhteşem bir manzara keyfi sunan Como gölü  etrafındaki birçok köy ve kasabaya hareketlilik katıyor. Bu köy ve kasabalara kara yoluyla olduğu gibi vapurlarla da ulaşmak mümkün. Sahilde sırası ile Cernobbio, Argegno, Lenno, Tremezzo, Menaggio, Pianello, Musso ve aralarında ufak tefek yerleşim yerleri bulunuyor. Gölün karşı kıyısındaki öenmli yerler Belaggio, Varenna ve  Lecco.






 Yukarıya vardığınızda birbirinden güzel yapılar ve evler görebileceğinizi söylemek isterim. Bunun dışında teleferik bitiminde bir kaç kafe ve restoran şehrin keyfini sürerken yemek yeme veya bir kahve içmek için size fırsat verir.

  Duomo’ya, yani şehrin en büyük katedraline yürürken labirenti andıran dar sokaklar çıkıyor karşınıza. Şık mağazalar ve butiklerle dolu bu sokaklar şehir kulesi ve Buroletto Sarayına açılıyor. 
 Como’yu gezmeye Volta Meydanı’ndan başlamak gerek. Meydanın tam ortasında bir zamanlar burada yaşayan, pilin mucidi, fizikçi Allessandro Volta’nın heykeli dikkat çekiyor.  Dev saksılardaki çiçeklerle renklendirilen meydan otel ve restoranlarla çevrili. Como Gölü, aynı zamanda mimarlık mesleğinin doğduğu bölge olarak da biliniyor. 3 bin yıl önce Como’lu inşaatçılar bir araya gelerek mimarlığın temellerini burada atmış. Zaten, göl kıyısındaki villa ve şatoların mimarisi de bunu kanıtlar nitelikte.






 İç çamaşırınızı nereden satın alıyorsunuz? Çok garip bir soru olarak bunu algılamanız normal fakat gerçekten benim için dış giyim kadar iç giyimde bir o kadar önemli! 
Sevdiğim markaların başındaİtalyan olmasından mıdır bilmem ama şüphesiz İntimissimi var. Gerçekten rahatlığı, hafifliği, renk ve desen seçeneği konusunda çeşitli olması beni etkiliyor. Bunun dışında size tavsiye edebileceğim başka bir İtalyan markası olsa o da şüphesiz Tezenis olurdu ama ne yazık ki Türkiye'de bulunmuyor. 
Türkiye'de daha hesaplı yukarda bahsetmiş olduğum gibi çok desenli ve renkli iç çamaşırı arıyorsanız, size Topman, Zara ve Pull&Bear'i önerebilirim. 
*****
Hello guys, where you buy from your underwear? There intimissimi the beginning of my favorite brands. comfort, light weight, have a variety of colors and patterns.
 I can recommend to you out of it, Tezenis but not in Turkey. But you can still find beautiful colorful underwear in Turkey Topman, Pull & Bear and Zara

all combine INTIMISSIMI





Herkese merhaba, beni instagram'dan (@onurollstyle) takip edenler bilir ki bu aralar kuş misali oradan oraya koşuşturma içindeyim.
Evet bu koşuşturma hala devam ederken Istanbul'a ara ara uğruyorum. İstanbul'a gelince kendi semtim diyebileceğim Nişantaşı'nda soluğu alıyorum. Bir kahve molası ve birikmiş işleri takip edebileceğim mekanım var tabii ki  (Aşşk Kahve) fakat  kahve için yeni mekanları da ihmal etmiyorum.  Yeni tatlar yakalamak ve keşfetmek hikayemin bir parçası belki de... 
Geçtiğimiz hafta tekrar Çeşme'ye ardından ise Atina'ya gittim yetiştirebilirsem çok yakında tüm postları buradan yayınlayacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
Polo T-shirt : Fred Perry
Pants: Koton
Shoes: Adidas Original


onur erol


onurollstyle



Çok değil! Yaklaşık altı ay evvel yolculuk yapmıştık beraber Floransa'ya! İtalya'nın en büyük ve önemli fuarı olan Pitti Uomo için beraberdik ve oldukça keyifli zaman da geçirmiştik Floransa'dan, Roma'ya... ( okumak için tıkla )

Yine yolumuz kesişti Disaronno ile, bu defa İtalya'nın en iyi barmeni seçilecek olan "The Mixing Star " yarışmasını izlemek hem de Disaronno'nun çekirdek halinden başlayan o büyüleyici hikayesi ile tanışmaya...



Hikayelere öyle çabuk ulaşamazsınız! 
Milano'ya varır varmaz yoğun program dahilinde ilk olarak soluğu öğle yemeği için Ristorante Orti Di Leonardo' da alıyoruz.

Yemek sonrası  Via Palestro'da yer alan Disaronno'nun terasına (Terrazza Disaronno ) varıyoruz. Burada ummalı bir yarışma ile karşı karşıya kalıyoruz. Birbirinden yetenekli barmenler kendi hünerlerini sergilerken biz de bir taraftan yarışma için hazırlanan kokteyller ile teras keyfi sürüyoruz.
Saatler sonra juri kararı açıklıyor ve bu yılın İtalyan'nın kral barmenini seçiyorlar ve çıkan isim yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Alberto Luison oluyor.  Yarışma sonrasında bu sefer akşam için büyük bir parti haberi alıyoruz ve saat 19:00' da orada olmak koşulu ile Milano turuna başlıyoruz ekip olarak...

Milano'ya bu ilk gidişim olmamasına rağmen, her defasında şehirde gezinirken heyecan duymamak mümkün değil! İtalya'nın her neresi olursa olsun adım attığımda başak bir duyguya kapılıyorum.
sırasıyla Galleria Vittorio, Duomo' tur atıp, iyice sokak aralarına dalıyorum. İnstagram için birbirinden güzel kareler paylaşmak için adeta birbirimizle yarışırcasına üstelik! :)



 Şehir merkezi gezimizden sonra hem günün yorgunluğunu atmak hem de akşam düzenlenecek teras partisi için hazırlık için otelimize varıyoruz. Altta gördüğünüz üzere gece'ye hazır bir vaziyetteyim. :)


 Parti oldukça kalabalık ve yoğun geçiyor! Fotoğraf çekebilecek bir zamanım olmadığını tahmin edin artık. 

SARONNO
Gezimizin ikinci gününde yukarda da bahsetmiş olduğum gibi beni en çok etkilendiren bu hikayenin başlangıç noktası olan Saronno'ya gidiyoruz. 
Milano'ya yaklaşık bir saatlik mesafe'de yer alan Saronno adında da anlayacağınız gibi Disaronno'nun doğduğu yer. Saranno'ya varır varmaz,Fabrika'nın da içinde bulunduğu Illva Saronno ofisinde hikayenin ilk basamağı olan toplantlara katılıyor, aparatif ve güzel bir öğlen yemeği sonrasında bir puzzle'lı tamamlar gibi adım adım hikayeyi çözüyoruz.
Bu hikayenin kökeni 1500’lü yıllara kadar geri gider. Efsaneye göre, Rönesans sanatçılarından Bernadino Luini 1525 yılında Milan’ın kuzeybatısında yer alan Saronno kasabasına gelir. 

Santuario della Beata Vergine dei Miracoli kilisesine bir fresk yapacak olan Luini, kaldığı hanı işleten ve kendisine modellik de yapan bir kadına aşık olur. Kadın da aşkına karşılık verir ama ölen kocasının yasını tutmaktadır. 

Aşkının göstergesi olarak Luini için özel bir içki hazırlamak ister ve brendinin içine kayısı bademleri atarak bu özel içkiyi yaratır. Amaretto da ilk kez böyle ortaya çıkmış olur. Kelime anlamı olarak “biraz acı” demektir. 
Hikaye'yi işin ehli insanlardan büyük bir heyecan ile dinlerken orada olmak ve bütünleşmek inanın ki başka bir deneyim oluyor hepimiz için..
Altta bahsi geçen klise'den birçok kareyi sizinle paylaşıyor ve tüm bunların dışındaki paylaşımları #disaronnosourmacerasi etiketi ile İnstagram'da görebilirsiniz diyor ve bir sonraki harika gezi planı için soluğu başka bir ülkede almak için yola çıkıyorum. #onurollstyleontheway

Santuario della Beata Vergine dei Miracoli










Kısa Kısa...
Disaronno, şişesinin tasarımı ilk olarak Muano'da tasarlanıyor...
Üzerinde yer alan mühür'den imzasına kadar hepsinin bir hikayesi var.
Şişe yıllar içinde şekillenip bugünkü halini alıyor.
Bir çok tasarımcı ve ünlü isimler tarafından giydiriliyor.
En son olarak Versace tarafından giydirilen şişeler bu sene adından oldukça söz ettiriyor.






ONUROLLSTYLE
Herkese tekrardan selam! 
Geçtiğimiz hafta Milano dönüşü Çeşme'de yer alan Flyinn Beach'e gittiğimi bir önceki postumda belirtmiştim. Özellikle tatil zamanlarında yoga yapmam pek mümkün olmasa da Flyinn bunun için tam da uygur bir yerdi... Yazın ilk günlerinde denizin tadını çıkartırken, güneşlenip kendime bolca vakit ayırıp yoga ile içimi keşfetmeme olanak sağladı diebilirim! önüne açılan uçsuz bucaksız mavi yeşil ile btünleşince başka birşey hayal edemeyeceğimi tahmin ettiğinizi düşünüyorum da ! Aynen öyle yorucu, yorgun ve kasvetli bir kış ardından kendimi ege'de bulunca ben de aynısı yaptım. Belki de yazı bu yüzde seviyoruzdur kim bilir?
Neyse Postları sırasıya hızlı bir şekilde yazmaya devam edeceğim çünkü bu cuma günü yine kendimi o kıyılara atacağımdan emin olabilirsiniz.
Şimdilik görşmek üzere, bir sonraki blog postunda görüşmek üzere :)
Tank Top & Beach Shorts: TOPMAN
Sunglasses: LACOSTE


YOGABOY

ONUROLLSTYLE





Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

INSTAGRAM'DA BENİ TAKİP ET

Bu gönderiyi Instagram'da gör

Onur Erol (@onurollstyle)'in paylaştığı bir gönderi (12 Haz, 2020, 1:38ös PDT)

onur erol

Erkek Moda ve Lifestyle Blogger, mutfakta harikalar yaratırım, yazarım, çizerim ve resim yaparım,

YOUTUBE KANALIMA ABONE OL

TRANSLATE

Arşive Gözat

  • ▼  2022 (3)
    • ▼  Mart (2)
      • Baharın NFT Hali Feriye’de!
      • How to pick a great utility NFT like Space Albert
    • ►  Şubat (1)
  • ►  2021 (12)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Ağustos (3)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (3)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2020 (30)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (10)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Ocak (5)
  • ►  2019 (42)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (9)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Ağustos (4)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Mayıs (5)
    • ►  Nisan (3)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (3)
  • ►  2018 (25)
    • ►  Aralık (2)
    • ►  Kasım (4)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (5)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Şubat (2)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2017 (31)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (4)
    • ►  Mayıs (5)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (3)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (5)
  • ►  2016 (61)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (6)
    • ►  Ekim (8)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Temmuz (9)
    • ►  Haziran (5)
    • ►  Mayıs (9)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2015 (96)
    • ►  Aralık (9)
    • ►  Kasım (6)
    • ►  Ekim (15)
    • ►  Eylül (10)
    • ►  Ağustos (4)
    • ►  Temmuz (10)
    • ►  Haziran (9)
    • ►  Mayıs (6)
    • ►  Nisan (7)
    • ►  Mart (7)
    • ►  Şubat (7)
    • ►  Ocak (6)
  • ►  2014 (66)
    • ►  Aralık (5)
    • ►  Kasım (7)
    • ►  Ekim (10)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  Ağustos (6)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Haziran (5)
    • ►  Mayıs (3)
    • ►  Nisan (5)
    • ►  Mart (8)
    • ►  Şubat (6)
    • ►  Ocak (6)
  • ►  2013 (51)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Eylül (4)
    • ►  Ağustos (3)
    • ►  Temmuz (5)
    • ►  Haziran (4)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (7)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (9)
  • ►  2012 (111)
    • ►  Aralık (10)
    • ►  Kasım (11)
    • ►  Ekim (7)
    • ►  Eylül (9)
    • ►  Ağustos (6)
    • ►  Temmuz (8)
    • ►  Haziran (11)
    • ►  Mayıs (7)
    • ►  Nisan (9)
    • ►  Mart (10)
    • ►  Şubat (13)
    • ►  Ocak (10)
  • ►  2011 (9)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (2)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (1)

Popüler Yayınlar

  • Munich ile ben
    Herkese merhaba! Uzun bir ardan sonra nihayet yeni post ile karşınızdayım. İstanbul'da malum havalar bir açıp bir kapatınca şu aralar ne...
  • Onurollstyle with Puma
     COMING SOON...
  • Bulgaristan Gezisi - Filibe, Пловдив, Plovdiv
    Keyifle geçen Bulgaristan seyahatimizin sonuna doğru yaklaşırken buranın ikinci büyük şehri olan Filibe yani Plovdiv'i görmesek olmazdı!...
  • MBFWI DAY 1
    Hello everyone! This is my first outfit up on the blog for the Mercedes Benz Fashion Week Istanbul I’m wearing  jacket from Koton , shirt S...
  • GÜN
    Herkese merhaba, sizi Oscar Morris markasının ilk koleksiyonu ‘ Gün ’ ile tanıştırayım! Yoğun metropol hayatından kaçışıyla beraber özüne dö...
  • SOKAKTA
    Herkese merhaba, nasılsınız herşey yolunda mı? Beni soracak olursanız şu aralar tatlı bir koşuşturma içindeyim. Bir tarafım Aşşk (cafe ) diğ...
  • MBFWI DAY 3
    Hello my friends! My third outfit up on the blog for the Mercedes Benz Fashion Week Istanbul FW15! I’m wearing trench coat and blazer by Alt...
  • LOVE MOSCHINO
     Hello everyone! I went out to walk around in Florence before Pitti Uomo… I love Italy, always nice to feel so much of a city … There have b...
  • Kış geldi...
    Hepinize merhaba, artık kışın soğunu iyice hisseder olduk.  Havaların ciddi anlamda soğudu şu günlerde eminim ki benim kadar siz de ne giyec...
  • Bulgaristan'ın Gözdesi Bansko ve Jazz Festivali - Bulgaristan Gezisi
     Sofya'dan sonra Bansko'ya doğru yol almak için erken saatte koyuluyoruz yola.... Bulgaristan'daki ilk durağımız Sofya postunu o...
onurollstyle. Blogger tarafından desteklenmektedir.

FOLLOWERS

SUBSCRIBE & FOLLOW

  • Home
  • Trending
  • _Gadgets
  • _hello
  • contact

Follow Us

  • bloglovin
  • pinterest
  • instagram
  • facebook
  • Instagram

Hello...

Kötüye Kullanım Bildir

Hakkımda

Fotoğrafım
Onurollstyle
Profilimin tamamını görüntüle

Bu Blogda Ara

Instagram

Yeni içerikleri e-postayla alın:
Powered by follow.it
  • Ana Sayfa

Mobile Logo Settings

Mobile Logo Settings

onurollstyle

Designed by OddThemes | Distributed by Gooyaabi Templates