onur erol
  • ANASAYFA
    • HOME
  • ARSİV
  • MAIL GÖNDER
  • BENİ TAKİP ET
    • INSTAGRAM
    • YOUTUBE
    • FACEBOOK
    • TWITTER




Yıllardır moda haftası için gün sayıp yine de Milano'da sonlandırdığım ve gidemediğim Paris gezimi moda için değil de hafta sonu kaçamağı için sonunda 2 günde keşfettim. . .
Fransa'yı ilk olarak Nice ve Cannes ile tanımıştım yıllar evvel fakat her daim aklımın bir ucunda Paris gezisi de vardı ve bunu moda haftasına denk getirip öyle güzel bir hafta geçirme niyetindeydim ki bu ilk deneyimi geçtiğimiz haftalarda 2 günlük hafta sonu kaçamağı ile bozdum.
İyi de oldu tabii ki benim için.
Hem şehri kargaşanın dışında keşfetme şansı yakaladım hem de gerçek turist gibi yağmuru, güneşi ile kaprisli ama bir kadar keyifli bir Paris ile karşılaştım.
Önclikle şunu belirtmek isterim ki bir çok şehri keşfetmenin vermiş olduğu tercübe ve bilgiye dayanarak söylemek isterim ki Paris gerçekten beni de büyüledi! Bu büyünün sebebi ise kendi tarihine sahip çıkmalarının yanı sıra şehrin bakımlı temiz ve insanların bu duruma karşı saygılı duruşları inanın ki çok hoşuma gitti.
Daha önce neden gelmedim diye de hayıflanmadım değil yani! Her neyse sonunda 2 gün de olsa şöyle keyifli bir o kadar koşuşturmalı tatlı mı tatlı günler geçirdim.
Çok fazla zamanımızın olmadığından dolayı görülmesi gereken yerlerden bir kaçını gördük bolca yemek ve tatlı turu yaptık orada. 
Bu kısıtlı zamanımız doğrultusunda orada neler yapmışız bir sıralayayım isterim size:) 





Eyfel Kulesi
Sadece Paris değil, dünyanın en önemli turistik yapılarından biri olan Eyfel şüphesiz buranın görülmesi gerekenlerinden ilk sırayı alıyor. Mühendis Gustave Eiffel tarafından 1889 Evrensel Sergisi için geçici bir süreliğine yapılan yapı günümüze kadar ulaşmış ve ülkenin en önemli sembolü haline gelmiş.




Bu gezimizin en güzel yabı ise orada yaşayan ve şehre hakim biriyle gezmek oldu. Aylar evvel orada yaşamaya başlayan arkadaşım sevgili Şebnem ( @berrydewblog ) bizi hızlı ve kolay şekilde gezdirirken birbirinden dğerli lokasyonları zahmetsizce gezme şansı yakalayıp onun önerisi ile de bir çok keyifli mekan keşfettik.
Café de Flore
Saint Germain bulvarında yer alan cafe de Flore buranın en meşhur yerlerinden birisi. 
1880'den bugüne kadar var olan bu şirin cafe bir dönem Fransız aydınlarının uğrak yeri olmasınıdan dolayı nam saldığı söylenmekte.
Burada keyifle çayımıxı yudumlayıp günün koşuşturmasına bir ara verip soluğu bir diğer mekanda alıyoruz. 

Angelina Paris
İkinci günümüzün sabahında kahvaltı için uğradığımız mekan ise 1903'den günümüze kadar gelen Angelina oldu.
Mekan gerçekten çok keyifli Fransız kahvaltısı için yani tatlı için muhakkak uğranılması gereken yerlerden birisi burası.
Kahvaltı seçenekleri gelişmiş bu mekan benim de en sevdiğim yerler arasına girdi bile:) 
L'eclair de genie 
Her ne kadar adı uzun olsa da Paris'te yediğim en nefis eklerler burada satılıyor. Çevrede bir çok şubesi olan bu dükkanlar birbirinden değişik tat ve aromadaki muthiş ekleri bulabileceğiniz yerlerden biri söylim size:) 

Carette Paris
Yine ufak bir mola için uğradığımız bu mekan ise son derece keyifli yerlerden. Dekoru, tatlıları ve sunumları ile tam bir filmin içinde hissedebileceğimiz bu mekana da uğramadan Paris gezinizi sonlandırmayın. 

Kong Restaurant
Akşam yemeği için Paris için çok çok önerilen mekanların arasında yerini alan Kong benim için özellikle terası, dekoru ve servis elamanları ile tam not aldı. Yemeklere gelicek olursak uzak doğu fizyon mutfağı hakim olan mekanın yemeklerini açıkcası pek beğenmedim. Ama yine de buraya gelmek isterseniz alt katta bulunan barda birşey içmek için pek keyifli :) 


Concorde Meydanı 
Bir çok gezgin gibi biz de Concorde Meydanında gezimize devam ettik. Dediğim gibi çok fazla zamanımızın olamadından dolayı yapmamız gereken bir çok şeyi de yapamadık.
Örnek olarak bu meydanda yer alan devasal büyüklükteki dönme dolaba binmek gibi. Ama olsun onu orada görmek gerçekten çok iyi geldi çünkü duyduğum kadarıyla belirli aralıklarla sökülüyormuş. 





Louvre Piramidi 
Louvre müzesi cam piramidi, Çin asıllı Amerikalı I.M Pei tarafından, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın isteği üzerildiğini öğreniyorum.  Kendindan daha küçük üç ayrı pramit tarafından çevrelenen Louvre piramidi, günümüzde giriş kapısı olarak kullnılmakta. 
Louvre müzesine gelecek olursak dünyada eşi benzeri olmayan önemli yapılar arsındadır.  Örnek olarak yüzölçümü en büyük, en değerli sanat eserlerini barındırması gibi gibi...

Galeries La Fayette
Paris'in en ünlü alışveriş merkezi olan La Fayette içeri girdiğiniz anda bir anda kendinizi çıkgın bir alışverişte görebileceğiniz yerlerden biri. 
Özellikle cristmas ve belli başlı özel günlerde orta alan birbirinden değişik dekoru ile süslenen La Fayatte bizim gittiğimiz dönemde de yepyeni yıl için çok güzel dekore edilmişti. Kendimizi bir masalın içinde hissetmemizi de sağladı ayrıca! Bu arada buranın terasına çıkıp bir kadeh şarap eşliğinde Paris'i tüm göz alıcılığı ile izlemenin de keyfini sakın kaçırmayın.


İki gün ama çok çok keyifli geçen gezimin sonunda umarım sizlere biraz olsun Paris'i ve enerjisini verebilmişimdir. Paris gezimle alakalı Vlogumu ise Youtube kanalımdan izeleyebilir. #onurollstyleontheway etiketim ile instagram hesabımdan bir çok keşfimi de görebilirsiniz.
Hepinize mutlu yarınkar diler bir sonraki postunda görüşürüz.
Onur Erol














Herkese merhaba, 
Hafta sonu yurtdışı kaçamağın en konforlu ve kolay yolu eğer Istanbul'da yaşıyorsanız şüphesiz komşumuz Yunanistandır.
Bu kaçıncı araba ile Yunanistan kaçamağı pek bilmiyorum ama geçtiğimiz hafta sonu da yine oradaydım.
Her kaçamağımızda başka şehirler, köyleri keşfederek ülkeye yeni bir sevinç ile dönüyorum.
Bu sefer istikametimiz ilk olarak İskeçe ardından Dedeağaç ve son olarak ise Sofulu idi.
Bu geziden ve gezdiğimiz yerleri kalem kalem anlatmadan evvel ilk olarak herkesin merak ettiği bir soruyu cevaplamak isterim.
Yunanistan veya başka bir ülkeye araç ile çıkmanız için özellikle yenilenen ehliyetiniz aracınız için yeşil pasaport ve sigortanıza ihtiyacınız var bunları internetten araştırsanız çok kolaylıkla sahip olabilirsiniz.
Gelelim rotalarımıza ...



İSKEÇE - XANTI
İskeçe'ye bu ikinci gelişim Buraya: şehir, eski ve yeni şehir olarak, iki kısımdan oluşuyor. Eski İskeçe: dağın yamacında kurulmuş, dar sokaklardaki Türk evlerinden oluşuyor. Her mahallede, bir cami var. Şehir merkezinde ise, 5-6 civarında cami bulunduğu da söyleniyor.
Dedeağaç'a olan uzaklığı yaklaşık 1 saat sürüyor. 
Yol boyunca, kendinizi Anadolu’nun bir bölgesinde ilerliyormuş gibi hissedebilirsiniz. 
İskeçe ismi: “Eskice” sözcüğünden gelmektedir. Osmanlılar döneminde, burada iki tane yerleşim yeri varmış. Bunlar: Eskice ve Yenice olarak isimlendiriliyormuş. Yine aynı dönemde, Yenice denilen merkez, büyük bir yangın sonucu yok olunca, buradaki insanlar bugünkü İskeçe merkeze taşınmışlardır. 
Bu yangın felaketine uğrayan Yenice, günümüzde bir köy olarak bulunmaktadır. Evlerinde ise, mutlaka balkon bulunmaktadır. Şehirde, balkonsuz ev bulunmuyor. Özellikle: bahar ve yaz aylarında, balkonlarından çiçekler sarkmaktadır.
Yunanistan'da Gümülcine ve Dedeağaç ile birlikte, Türklerin en çok barındığı şehirlerden biridir. Ancak: Lozan Barış Anlaşması ardından, buradaki Türk nüfusun büyük bölümü, mübadeleye tabi tutulmuştur.
Günümüzde: İskeçe şehrinde: her yıl Şubat ve Mart aylarında: Karnaval düzenleniyor. Karnaval muhteşem güzel, buraya karnaval zamanı gitmenizi öneririm. Ayrıca Noel zamanı sokaklar süsleniyor ve festival tadında geçiyor.

TARİHİ
Şehrin tarihi geçmişi: MÖ.880 yıllarına kadar uzanıyor. Ancak, konumu itibarıyla, şehir, Batı Trakyanın tüm savaşlarını ve yıkımlarını yaşamıştır.
1363-1912 yılları arasında ise, yüzyıllar süren Osmanlı egemenliği görülür. Osmanlılar: 1363 yılında Çirmen Zaferi sonucu burayı ele geçirmişlerdir.
1715 yılında, İskeçe, tütün üretimiyle önem kazanmıştır.
1829 tarihinde, iki büyük deprem, şehri olumsuz olarak etkiler. Bunun sonucunda, şehir yeniden yapılandırılsa da, birçok tarihi yapı eski özelliklerinden uzaklaşmıştır. Ancak, yine de, Yunanlılar, Avrupa Birliğinden sağladıkları fonlar ile, şehrin bu tarihi yapılarını ve diğer birçok yapıyı: özellikle cepheleri gayet güzel şekilde restorasyona tabi tutmuşlardır. Yani: muhteşem fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.
1920 yılında ise, referandumla, Yunanistan’a bağlanmıştır.

EĞLENCE
Şehrin en büyük özelliği genç nüfus ve öğrencilerden oluşuyor, bu da çok sayıda kafe, restoran, taverna ve bar bulunmasına neden olmuş. 

NE YENİR
İskeçe bölgesinde, geleneksel lezzetlerden tatmak isterseniz: size önerebileceğim restoran Peramsadır. 
Bugun dışında bizim dönerden biraz daha farklı olarak hazırlanan ve bir et çeşidi sunan Gyros'u da İskeçe de yemenizi tavsiye ederim.
Tatlıları ve kuruyemişleriyle öne çıkan bir yer. Özellikle: şehir meydanında en meşhuru olan Papaparaskevas'dır. 
Buraya muhakkak uğrayıp o nefis çikolatalarından almadan ülkeye dönmeyiniz derim. 







DEDEAĞAÇ - ALEXANDROUPOLI
Türklerin, Yunanistan da en çok ziyaret ettikleri yerlerden biri olan Dedeağaç özellikle casino ve tavernaları ile ünlü.
Burada: herhangi bir antik kalıntı veya tarihi eser yok. Bu şehirde daha çok: masmavi ve tertemiz bir deniz, uzun kumsallar var. Ayrıca: şehir, özellikle akşam saatlerinde hareketli ve canlı. 
Tüm yunanistan da olduğu gibi burada da İnsanlar eğlenmeyi seviyorlar. Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: denize girmek, balık restoranlarında muhteşem deniz ürünlerini tatmak ve tavernalarda, akşam saatlerinde sabaha kadar süren eğlencelere katılmak, başlıca yapabilecekleriniz bunlar. 
İpsala sınır kapısından çıktıktan sonra: gerek E-90 karayolu ve gerekse sahilden ilerleyen karayolu takip edildiğinde, Yunanistan’ın Trakya bölgesinde bulunan: Aleksandropolis şehrine  1 saatte varabilirsiniz.

Söylenenlere göre: 15’nci yüzyılda, burada, Türk yönetimi etkin iken, bir tekke kurulmuştur. Bu tekkeye bağlı topluluğun dedesinin altında oturduğu ağaç, kutsal sayılarak kasabaya Türkler tarafından “Dedeağaç” ismi verilmiştir.
Aleksandrapolis ismi ise; hani tarihteki Makedonyalı Büyük İskender’den gelmez. İsim: 19’ncu yüzyılda yaşamış bir Yunan kralından geliyor. Şehir: 1913 yılında, Bükreş andlaşması ile verildiği Bulgaristan tarafından, Neuly andlaşması sonucu Yunanistan’a ilave edilince, dönemin Yunan kralının ismine izafeten bu isim verilmiştir.
Şehrin her yanında Osmanlı izlerini görebilir özellikle eski şehir bölgesindeki cumbalı yapılar ve Dedeağaç camii görülmeye değer yerlerden biridir.

TARİHİ
Bölgenin tarihi geçmişi, MÖ.7’nci yüzyıla kadar uzanmaktadır. Buralarda görülen ilk yerleşimciler olan Traklar: bölgeye geldiklerinde, şehrin hemen karşısındaki “Somathraki” yani “Semadirek” adasına yerleşirler. Daha sonra ise, yeniden anakaraya çıkıyorlar ve burada, yerleşim yerleri
kuruyorlar. Özellikle: anakarada kurdukları bu kentleri, yeni yollar yaparak birbirlerine bağlıyorlar, tapınaklar yapıyorlar, deniz ve kara ticaretini geliştiriyorlar.
Takip eden dönemde, yani 1’nci yüzyılda ise: bölgede Romalılar görülüyor ve 4’ncü yüzyıla kadar, bölgede egemenlik kuruyorlar. 4’ncü yüzyıldan sonra ise, Bizans dönemi başlıyor. Bu dönemde: eski bir pagan tapınağı üzerine, Kosmosotiras kilisesi inşa ediliyor.
Sonraları: Osmanlılar bölgede görülmeye başlıyorlar. 1821 tarihine gelindiğinde ise, Yunanlılar bağımsızlıklarını kazanıyorlar. 1869 yılında, Maurice de Hirsch isimli bir şahıs: Rumeli Demiryolları Şirketinin sahibi olarak bu bölgeye geldiğinde: Selanik-İstanbul demiryolu hattının
yapımını ve işletme hakkını satın alır. Ayrıca: şirket, Enez bölgesinde bir liman yapacaktır. Ancak, Meriç nehrinin aşırı alivyon taşıması nedeniyle, limanın, Enez yöresine değil, buraya yapılmasına karar verilir. Bunun üzerine, burada, sahil şeridindeki 10  km. lik kesime: liman işletmesi için gerekli antrepolar ve çalışanlar için evler yapılır. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sonucunda ise,
Ruslar burayı işgal ederler ve şehri, yeniden imar ederler. Ancak, şehir yine şirket şehri olmaya devam eder.
Sonuç olarak: 1871 yılına kadar bir balıkçı köyü olarak gelen şehir, bu tarihten sonra, elverişli coğrafi konumu nedeniyle, gelişmiş, büyümüş ve şehir halini almıştır. Özellikle: Selanik-İstanbul demiryolunun yapılması ve şehrin bu demiryolu üzerinde olması, gelişimini hızlandırmış ve
etkilemiştir.

KONAKLAMA
Şehirde, çok sayıda otel ve pansiyon bulunuyor. Hatta: tüm bölgenin en büyük konaklama tesisleri buradadır. Otel fiyatları hemen hemen her mevsim uygun yakşaşık olarak kişi başı 20 ile 100 arasında terciğinize göre konaklayacak yer bulabilirsiniz. 

NE YENİR
Şehirde, kıyı şeridinde, birçok balık lokantası var. Bu lokantalarda; deniz ürünleri ve mezelerin tadına bakabilir ve Uzo içebilirsiniz. 
Fiyatlar, genel olarak uygun. Özellikle: İstanbul balık lokantalarının fiyatları yanında daha uygun. 
Bir balık restoranı önermem gerekirse: “Taverna Loukoulos" olur.
Özellikle deniz kenarında oturup güneş battımında muhteşem Yunan tınıları eşliğinde keyifli bir akşam geçirebilirsiniz.

GECE HAYATI
Yemeklerinizi yediniz ve şehre akma zamanı geldiyse Dedeağaç bunun için mükemmel bir yer kıyı şeridinden iç kısımlara doğru daldığınızda bir çok kafe ve bar ile karşılaşabilir burada nefis kokteyller içebilirsiniz.
Yine tavsiye verecek olursam " Thema" ya kesinlikle uğrayıp kokteyl için ardından ise şehrin en meşhur barı olan Drunk Sinatra'ya muhakkak gidin. 

DENİZ
Şehrin kıyı şeridinde, deniz çok temiz. Çünkü: denizdeki kimyasal kirliliği önleyici tedbirler alınmış. Hatta: sahillerinin “Mavi Bayrak” ları bulunuyor.











SOUFLİ - SOFULU KÖYÜ
"Dar sokak aralarına özenle serpiştirilmiş gibi duran sarı, turuncu ve kahverengi yapraklar arasından yürüyüp meydana varıyorum.Altında her türlü ihtiyacınızı giderecek dükkanların sıralandığı iki katlı evlerin bulunduğu rengarenk dar sokakları geçip labirent misali açılan diğerlerine ulaşıyorum. 
Geçmişin mimari dokusu öylesine güzelki attığım her adımda dün ve bugün arasında gidip geliyorum. 
Yan taraftan geçen bir trenin sesi eski rengarenk boyanmış duvarlarda yankılanıyorken başka bir zamana ait olduğunu düşünüyorsun doğal olarak. “Yok böyle bir güzellik” diye içimden söyleniyorum. Burada öylece kalsam. Kargaşadan, gürültüden ve gereksiz ne kadar hırs ve dolu bir sürü şeyden uzakta yaşasam diyorum. Yani hiç dönmesem burada olsam burada ölsem."
Yukarıda yazdığım yazıdan anlamış olacaksınız ki Sofulu derin bir iz bıraktı bende. Gerek evlerin renkleri gerek şse tarihin bugüne kadar ki yansımalarından o kadar etkilendim ki bunu size nasıl anlatacağımı bilemiyorum.
İpsala sınır kapısından yaklaşık 40 dakika uzaklıkta kalan köy ipeği ve ipekböceği ile tanınmaktadır. 
Buranın pazarında-çarşısında ipek ve el dokusu kumaşlar bulup satın alabilirsiniz. İpek bu bölgede, 1911 yılında o kadar önem kazanmıştır ki, yörenin nüfusu, 13 bin civarına ulaşmıştır. Ancak, bu tarihten sonra, Batı Trakyanın bölünmesi ve ipek böceği için gereken dut ağaçlarının sınırın öte yanında kalması nedeniyle, burada, ipek böcekçiliği gerilemiştir. Böylece, şehrin nüfusu da gittikçe azalmıştır. Ayrıca, sentetik ipeğin bulunması da, bu olumsuzluğu etkilemiştir. Yine de, günümüzde burada ipek ve ipekböceği yetiştiriciliği sürdürülmektedir.
Hatta, burada bir de “İpek Müzesi” bulunuyor. Müze: şehir merkezinde, eski bir Türk konağı görüntüsü veriyor. 1990 yılında açılmıştır. K.Kourtidis isimli doktor ve politikacı birinin konağında kurulmuştur. Konak: 1883 yılında yapılmıştır. Zemin kat ve birinci kat müze, ikinci kat ise konut olarak kullanılmaktadır. 4 tematik bölüm vardır. Buralarda: metinler, fotoğraflar, tasarımlar ve haritalar görülüyor. Buralarda; ipek böceği kültürü hakkında geleneksel nesneler içeren toplam 46 parça obje var. 
Ayrıca Youtube kanalımda bu köyü anlatmaya çalıştım. Arzu ederseniz videoyu izleyebilirsiniz altta :) 



























Herkese merhaba, bir önceki postumda bahsetmiş olduğum gibi Bodrum Cup, Benetton kombinlerim ile karşınızdayım.
Mevsim şartları ülkemizin her köşesinde değişiklik gösteriyor ve bu durumdan ben hiç mi hiç şikayetçi değilim. Çünkü kombinlerimi sıcaklık veya soğukluk durumuna göre ayarlıyorum genelde ve doğuya doğru seyahatlerimde daha sıkı şeyler tercih ederken batı rotamda her daim daha rahat ve mevsimlik parçalar valizimde yer alıyor.
Bodrum'a da giderken aynen öyle yaptım. Denizde olmak orada kalmak için Benetton'dan gündüz ve akşamüstü için kombinler tercih ettim.
Daha dinamik, daha spor ve daha renkli olmayı her daim benimsemişimdir ve Budrum Cup çıkarmamda da bunu yansıtmaya çalıştım.
Sizleri sıcacık fotoğraflarımla başbaşa bırakıp her birinize mükemmel bir hafta sonu diliyorum.
The Bodrum Cup postunu BURADAN okuyabilirsiniz. 






































Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

INSTAGRAM'DA BENİ TAKİP ET

Bu gönderiyi Instagram'da gör

Onur Erol (@onurollstyle)'in paylaştığı bir gönderi (12 Haz, 2020, 1:38ös PDT)

onur erol

Erkek Moda ve Lifestyle Blogger, mutfakta harikalar yaratırım, yazarım, çizerim ve resim yaparım,

YOUTUBE KANALIMA ABONE OL

TRANSLATE

Arşive Gözat

  • ▼  2022 (3)
    • ▼  Mart (2)
      • Baharın NFT Hali Feriye’de!
      • How to pick a great utility NFT like Space Albert
    • ►  Şubat (1)
  • ►  2021 (12)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Ağustos (3)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (3)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2020 (30)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (10)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Ocak (5)
  • ►  2019 (42)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (9)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Ağustos (4)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Mayıs (5)
    • ►  Nisan (3)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (3)
  • ►  2018 (25)
    • ►  Aralık (2)
    • ►  Kasım (4)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (5)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Şubat (2)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2017 (31)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (4)
    • ►  Mayıs (5)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (3)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (5)
  • ►  2016 (61)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (6)
    • ►  Ekim (8)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Temmuz (9)
    • ►  Haziran (5)
    • ►  Mayıs (9)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2015 (96)
    • ►  Aralık (9)
    • ►  Kasım (6)
    • ►  Ekim (15)
    • ►  Eylül (10)
    • ►  Ağustos (4)
    • ►  Temmuz (10)
    • ►  Haziran (9)
    • ►  Mayıs (6)
    • ►  Nisan (7)
    • ►  Mart (7)
    • ►  Şubat (7)
    • ►  Ocak (6)
  • ►  2014 (66)
    • ►  Aralık (5)
    • ►  Kasım (7)
    • ►  Ekim (10)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  Ağustos (6)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Haziran (5)
    • ►  Mayıs (3)
    • ►  Nisan (5)
    • ►  Mart (8)
    • ►  Şubat (6)
    • ►  Ocak (6)
  • ►  2013 (51)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Eylül (4)
    • ►  Ağustos (3)
    • ►  Temmuz (5)
    • ►  Haziran (4)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (7)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (9)
  • ►  2012 (111)
    • ►  Aralık (10)
    • ►  Kasım (11)
    • ►  Ekim (7)
    • ►  Eylül (9)
    • ►  Ağustos (6)
    • ►  Temmuz (8)
    • ►  Haziran (11)
    • ►  Mayıs (7)
    • ►  Nisan (9)
    • ►  Mart (10)
    • ►  Şubat (13)
    • ►  Ocak (10)
  • ►  2011 (9)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (2)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (1)

Popüler Yayınlar

  • Kış geldi...
    Hepinize merhaba, artık kışın soğunu iyice hisseder olduk.  Havaların ciddi anlamda soğudu şu günlerde eminim ki benim kadar siz de ne giyec...
  • Kitap önerisi: Nermin Bezmen Sır I Aurora'nın İncileri
    Merhabalar, Karantina günlerinde okumaktan keyif aldığım iki kitabı daha sizlere önermek isterim.  Her iki kitabı yazmak istememin nedeni bi...
  • adidas Originals by Jeremy Scott
    adidas Originals ve modanın yaramaz çocuğu Jeremy Scott, İlkbahar/Yaz 2013’de adidas’ın ikonik modellerine yaptığı görkemli ve eşsiz dokunuş...
  • BODRUM BODRUM
    Hepinize tekrardan merhaba, geçtiğimiz hafta bloggerları takip edenler bilecek ki sevgili arkadaşım Meriç Küçük yani nam-ı diğer Maritsa...
  • Kitap Önerisi : Kehanet Vaatleri
    Herkese uzun bir aradan sonra merhaba arkadaşlar, bir süreçten geçtiğimiz bu günlerde hepimiz evlerimize kapanmış durumdayız. Umarım kısa za...
  • BOTOX HAKKINDA
    ufak dokunuşlarla kaz ayaklarına ve alın çizgilerine bye bye 👋🏼 💉 @drilkermanavbasi Onur Erol (@onurollstyle) tarafından paylaşılan bir f...
  • MEYRA I KİTAP
    Merhabalar, Bugün sizlere uzun zamandan sonra yeni romanını yayınlayan Sinan Akyüz'ün eseri Meyra'dan söz edeceğim. Beni yaşanmış hi...
  • Mont, Triko Ve Kazak Mevsimi Geldi!
    Mont, Triko Ve Kazak Mevsimi Geldi! Herkese merhaba, Sonbahar mevsimi geldi çattı! Sizi bilmem ama ben sonbahar ve kışı da pek severim. Doğa...
  • Günün Menüsü: Kuru Fasülye + Pilav + Cacık
    Türk mutfağını denince mutlaka kuru fasülye gelir akla... hemen hemen her mutfakta pişirilen kuru fasülyenin yanında olmazsa olmazı mis gibi...
  • Bir Kış Şarkısı...
    Bugün hava sıfırın altında on Seni düşündüm ama inan bu son Mesela sen hiç kardan adam yaptın mı Basılmamış kara bastın mı Ve üzülmek için ç...
onurollstyle. Blogger tarafından desteklenmektedir.

FOLLOWERS

SUBSCRIBE & FOLLOW

  • Home
  • Trending
  • _Gadgets
  • _hello
  • contact

Follow Us

  • bloglovin
  • pinterest
  • instagram
  • facebook
  • Instagram

Hello...

Kötüye Kullanım Bildir

Hakkımda

Fotoğrafım
Onurollstyle
Profilimin tamamını görüntüle

Bu Blogda Ara

Instagram

Yeni içerikleri e-postayla alın:
Powered by follow.it
  • Ana Sayfa

Mobile Logo Settings

Mobile Logo Settings

onurollstyle

Designed by OddThemes | Distributed by Gooyaabi Templates