Bu yıl 30.'su gerçekleştirilen Akdeniz'in en büyük yat yarışı olan The Bodrum Cup Yelken Yarışları sona erdi.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl yeniden o heyecanı yaşamak inanın ki benim için tarifi mümkün olmayan bir şeye dönüştü...
Bir hafta boyunca teknede yarışları izlemek ve bu eşsiz yarışa şahit olmak inanın ki çok keyifliydi.
Bu yıl Istanbul'dan izlemeye başladığımız yarışlar Sadece Bodrum değil yolumuzu Yunanistan'ın biricik adası Leros'a kadar uzattı.
Kenan Doğulu, Levent Yüksel ve Bengü konserleri ile renklenen The Bodrum Cup bizim çılgın eğlencelerimiz ile daha da keyifliydi.
Sizi oradan güzel kareler ile başbaşa bırakırken Bodrum Cup Video'muda izmenizi tavsiye ederim.
Video'yu altta paylaşıyorum.
Keyifli Seyirler.
Onur EROL
Geçtiğimiz aylarda gerçekleşetirdiğim büyük avrupa durağımın üçüncü durağı Budapeşte'den herkese sevgiler.
Gezi notlarımı paylaşmadan önce Budapeşte’ye dair bilmeniz gereken önemli bilgilere geçeyim.
Macaristan’ın başkenti Budapeşte, aslında Buda ve Peşte adında iki ayrı bölümden oluşuyor.
Tuna’nın düz olan bölümü Peşte, tepelik olan kısmı Buda. Daha çok turistik alanların olduğu yer Peşte, halkın daha çok yaşadığı yer Buda. Ama bu Buda’da turistik bir yer demek anlamına gelmesin.
Budapeşte’nin bulunduğu alandaki ilk yerleşim, M.Ö. 1. yüzyıldan önce Keltler tarafından kurulmuş. Sonrasında bu yerleşimi Romalılar ele geçirmiş ve Aquincum adını vererek Pannonia Inferior’un yönetim merkezi haline getirmiş. Bu yerleşime ait kalıntıları Eski Buda’daki açık hava müzesini ziyaret ederek inceleyebilirsiniz.
9. yüzyılda Çar Simeon’un zorlaması ile Árpád önderliğindeki Macar kabileleri ile Buda ve Peşte’de yaşayan Bulgar halk yer değiştirmek durumunda kalmış. Bu olaydan 1 yüzyıl sonraysa Macar Krallığı kurulmuş. 13. yüzyılda krallığın Tatar istilasına maruz kalması sonucunda Kral IV. Béla kentin çevresinin taş duvarlarla çevrelenmesini ve Buda Kalesi’nin inşa edilmesini emretmiş. 1361’de başkent ilan edilen kentin kültürel gücü ise Matthias Corvinus’un yönetimi zamanında, İtalyan Rönesansı’nın etkisiyle artmış.
Kentte 150 yıl süren Osmanlı hâkimiyeti 1526’da başlamış. Bu dönemde kentte, bir kısmı günümüzde de kullanılan, hamamlar açılmış. Ayrıca kentin Hristiyan nüfusunda kayda değer bir azalma olmuş. Kentteki Osmanlı hâkimiyetini sonlandırmaya yönelik girişim 1686’da yapılmış. 1718’de krallıktaki Osmanlı etkisi tamamen son bulmuş.
Budapeşte’de para birimi olarak Forint kullanılıyor. Ancak Türkiye’den para Forint’e çevrilmiyor. Bunun için paranızı Türkiye’de Euro’ya çevirdikten sonra Budapeşte’ye vardığınıza Forint’e çevirmeniz gerekli.
BUDAPEŞTE'DE GEZİLECEK YERLER
Kentin iki yakası arasında geçiş yapılabilmesine olanak veren ilk bağlantı noktası konumundaki Zincirli Köprü, Clark Adam ve Szechenyi Istvan meydanları arasına 1840-1849 yılları arasında inşa edilmiş.
Tasarımını İngiliz William Clark’ın, inşa sürecini ise İskoç Adam Clark’ın üstlendiği köprü, II. Dünya Savaşı’nda ağır hasar alınca 1949 yılına kadar süren yeniden yapım sürecine girmiş
GELLERT TEPESİ
Adını 1046 yılında Paganlar’a karşı mücadele ederken ölen ve kuzeydoğu yamacına defnedilen azizden alan Gellért Hill, konuklarına panoramik kent manzarasının yanı sıra tarihi öneme sahip mekânları ziyaret etme fırsatı sunuyor.
Bu mekânların başında Elizabeth Köprüsü’ne bakan Aziz Gellért Anıtı geliyor. Tepede yer alan ve yakın zamanda ziyaretçilerin manzarayı rahatça izleyebileceği şekilde yenilenen kale ise 1850-1854 yılları arasında Habsburgs Hanedanı tarafından kentin kontrolünü sıkılaştırmak için inşa edilmiş.
KAHRAMANLAR MEYDANI
Yerel dilde adı Hösök Tere olan Kahramanlar Meydanı, Macarlar’ın Avrupa’ya gelişinin 1000. yıl dönümü anısına 1895’te inşa edilmiş. Şu anki adını ortasında bulunan Milenyum Anıtı’nın 1932 yılında tamamlanmasıyla alan meydan, açılışının yapıldığı 1896 yılından itibaren tüm resmi kutlamaların yapıldığı, kent yaşamı için önemli bir nokta haline gelmiş.
Tıpkı Kahramanlar Meydanı gibi 1000 yıl kutlamaları çerçevesinde mukavva ve ahşap malzeme kullanılarak inşa edilen Vajdahunyad Kalesi, başlarda geçici bir esermiş. Ancak Romanya’daki aynı adlı kalenin bire bir kopyası olan dev boyutlu maket çok fazla ilgi görünce1904-1908yılları arasında şimdiki görünümünü kazandığı inşa sürecine alınmış.
Çeşitli mimari tarzların tasarımında başarıyla harmanlandığı kalenin içerisinde günümüzde Avrupa’nın en büyük tarım temalı müzesi faaliyet gösteriyor. Ön tarafında deniz bisikleti kiralayarak gezebileceğiniz bir gölet bulunan ikonik yapı ayrıca her yıl Yaz Müzik Festivali’ne ve Noel Pazarı’na ev sahipliği yapıyor.
Kurtosh Kuzey-Güney dizisindeki “Makarna”. Kurtosh baca veya fırın keki olarak da geçiyor. Kurtosh’un ana vatanı Transylvania olarak gösteriliyor.
Tahta bir silindire sarılan hamur üzerine yoğun şeker serpiliyor. Yüzeydeki şeker eriyip parlak bir görüntü elde edilinceye kadar pişiriliyor. Böylece baca görüntüsünde dışı çıtır içi yumuşak bir kek elde ediliyor.
Kurtosh’un hamuru tarçınlı, hindistan cevizli çikolatalı olmak üzere farklı baharatlar ile hazırlanıyor, üzerine ise şeker, badem veya fındık serpiliyor. Macaristan’ın önde gelen geleneksel lezzetleri arasında gösteriliyor.
RESSAMLAR ŞEHRİ SZENTENDRE....
Budapeşte’ye gelmişken mutlaka zaman ayırmanızı tavsiye edeceğimiz, Budapeşte’nin merkezinden 20 kilometre uzaklıkta küçük bir şehir var: Szentendre…
Szentendre, şu anda en çok sanatı ve kültürü ile ziyaretçilerin dikkatini çeken, yaklaşık 25 bin kişinin yaşadığı bir şehir. 17. yüzyılda Macar topraklarına Osmanlı akınlarının yapıldığı sırada savaştan kaçan Sırplar buraya sığınmış ve 200 yıl kadar burada yaşamışlar. Sırpların yanı sıra Hırvatlar, Slovaklar, Almanlar ve Yunanlılar da şehrin nüfusunda önemli bir yer tutuyormuş. Sonrasında şehir su baskını gibi doğal afetler nedeniyle uzunca bir süre neredeyse tamamen terk edilmiş bir halde kalmış. Ta ki, 20. yüzyılda Macar sanatçılar burayı yeniden keşfedene kadar…
Szentendre’nin En’leriSzentendre’de her sokakta bambaşka rengarenk bir bina, kilise, kafe veya müze dikkatinizi çekecek. Bize göre buranın “en”leri ise şöyle:
* En güzel manzara: Biraz yokuş veya merdiven çıkarak varabileceğiniz “Templom Tér -Kilise Meydanı”ndan hem şehrin kırmızı kiremit çatılarını yukarıdan görebiliyorsunuz, hem de evlerin arasından Tuna Nehri’nin ufak bir kısmını ve etrafındaki doğayı izleyebiliyorsunuz.
GEZİ VİDEOMA BURADAN GÖZ ATABİLİRSİNİZ.
Büyük avrupa gezimin ikinci durağı Üsküp oluyor.
Üsküp'te ilk durağımız buranın en ünlü yeri ve doğa harikası olan yeri Matka Kanyonu oluyor. Biz buraya kendi otobüsümüzle geldik fakat akşam saatlerine kadar şehir merkezinden buraya otobüs seferleri oluyor.
Öncelikle Kanyon'un çevresindeki uzun yürüyüş yolunda mükemmel manzara eşliğinde yürüyorum ardından ise Baraj gölünde güzel bir tekne gezisi ile bu eşsiz manzaranın keyfini sürüyorum.
Matka Kanyon'unda gün geçirmek isterseniz burada konaklayabile eğiniz yerlerde mevcut ayrıca gölün çevresinde restoran ve kafelerde oturup hem yorgunluğunuzu atabilir hemde buranın tadını bir kadeh şarap eşliğinde çıkarabilirsiniz.
Gezim boyunca tüm fotoğraflarımı elimde görmüş olduğunuz HTC U12+ ile çektim. 6 inc büyüklüğündeki. Yeni HTC U12+, Edge Sense 2 ile milyonlarca uygulamaya hem kolayca ulaştım hem de harika fotoğraf ve videlar çektim.
Akşam saatlerinde Üsküp'e varıyoruz. Bolca ışıklar içerisinde Üsküp bizi karşılıyor. İlk olarak gözüme Vardar Nehri üzerinde duran Korsan gemileri çarpıyor. Bu gemiler hem otel hem de restoran olarak faaliyet gösteriyor.
Nehri geçip şehri turlamaya devam ediyorum.
Bolca ışıklandırılmış köprüler ve heykeller karşılıyor önce bizi.
Köprüleri geçerek eski çarşı sokaklarına giriyoruz.
Eski mahalleye bildiğimiz Türk kültürü hakim hatta yemeklere kadar ve hemen hemen herkes burada Türkçe konuşuyordu.
Buranın meşhur köftesini yoğurdu ile beraber yeyip yolumu bir sonraki durağım olacak Budapeşte'ye doğru uzatıyorum.
PARİS MODA HAFTASINDAN BİLDİRİYORUM...
Merhabalar ben Şebnem nam-ı diğer Berry ( @berrydewblog ).
Geçtiğimiz günlerde katıldığım Paris moda haftasından bildiriyorum. 1 sene önce başlayan Paris maceramda moda haftasına katılacağım hiç aklıma gelmezdi ama Onur sayesinde ilk davetimi aldığımda havalara uçtum.
Ben her ne kadar hayatımdan kesitler ve gezip gördüğüm yerleri paylaşsam da dilimin döndüğü kadar sizlere moda haftası izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım.
Paris moda haftası süresince ben üç farklı etkinlikte bulundum.
Moda haftasının başladığı ilk gün Ukranyalı moda tasarımcısı Kristina Fidelskaya'nın defilesine katıldım. Kristina Fidelskaya 2019 İlkbahar-Yaz koleksiyonundaki sade ama şık tasarımlarla göz doldurdu.
Toprak tonlarının ağırlıkta olduğu defilede bolca metalik parça da yer alıyordu
Benim defile kadar hoşuma giden bir diğer ayrıntı da bizlere hediye ettiği eşarplardı. Kristina Fidelskaya tasarımlarına ilham olan mood board'u eşarplarında desen olarak kullanmış.
Tüm defilenin ilk çıkış noktasına görmek çok hoş bir detaydı ve o metalik parçaların David Bowie'den ilham alınarak tasarlandığını hemen ileteyim ;)
Moda sektöründen birçok kişi ile tanışmama vesile olan defileden sonra ikinci etkinliğim Westin Otel'deydi. Otelde dünyanın farklı farklı noktalarından gelen birçok marka ve tasarımcının kıyafetleri sergileniyordu. Büyük bir Showroom havasında düzenlenen etkinlikte Katrine K tasarımlarına yakından bakma ve bu koleksiyonun tasarımcısıyla tanışma fırsatım oldu. Grace Kelly'den ilham alınarak tasarlanan romantik gece kıyafetleri Katrine K koleksiyonunun önemli parçalarını oluşturuyordu. Ben özellikle ışıltılı yıldız motifli gece kıyafetlerini beğendim. Mini bir sunum eşliğinde incelediğimiz gece kıyafetlerinde kullanılan kumaşlar tamamen doğal maddelerden dokunmuştu. Showroom'u gezerken bir Türk tasarımcıya da rastlamam günün keyifli süprizi oldu benim için.
Veee son gün Adeline Ziliox sunumu. ModEl mağazasında ufak bir kokteyl eşliğinde birçok tasarımcının koleksiyonlarına göz atma fırsatı bulduğumuz gecede modacı Adeline Ziliox'un da "Cristal Skin" defilesi yer aldı. Ben hem basın hem de dünyanın farklı farklı noktalarından gelen modaseverler ve tasarımcılarla birlikte defileyi izledim ve tüm parçalara bayıldım. Şeffaf yağmurluk kumaşlardan tasarlanan koleksiyon çok dikkat çekiciydi. Mağazanın alt katında yer alan tasarımların da bol bol fotoğrafını çektim, umarım sizler de en az benim kadar 2019 İlkbahar-Yaz koleksiyonunu beğenirsiniz. Önümüzdeki yıl bizi rengarenk bir yaz bekliyor.
Bir sonraki Paris moda haftasında görüşmek üzere...:)