Herkese merhaba...
Karantina döneminin benim için en büyük faydalarından biri de okuduğum kitap sayılarındaki artış oldu.
Okuduğum kitaplar bana bir şeyler katarken bazen de yüreğimin derinliklerine kadar inip derin izler bıraktı.
Karantina döneminin benim için en büyük faydalarından biri de okuduğum kitap sayılarındaki artış oldu.
Okuduğum kitaplar bana bir şeyler katarken bazen de yüreğimin derinliklerine kadar inip derin izler bıraktı.
Size son okuduğum, İclal Aydın'ın kaleminden satırlara dökülen Kalbimin Can Mayası' kitabından bahsetmek isterim.
Kitabı okurken bana hissettirdiği ve benden götürdüğü çok şey oldu.
Roman'ın genel lokasyonu Ayvalık olmasına rağmen, geriye dönüşlerle farklı mekan ve zamanlara da yolculuklar yapıyor.
İlk satırları okurken siz de bu yolculuğa şahit oluyorsunuz.
Roman içindeki karekterler bazen yüzümüze tebessüm ettirirken zaman zaman hüzün bazen ise kızmanıza sebeb oluyor.
Roman içindeki hissiyatlar son derece duygularıyla yansıtılmış ve karakterlerin her biri için ayrı ayrı ayrı 'ben olsaydım ne yapardım? ' sorusunu kendinize ister istemez soruyorsunuz.
Son dönemlerde okuduğum en özel kitaplardan biri buydu ve bu yüzden bunu burada yazmak ve sizinle bu duygularımı da payalaşmak istedim.
Genel olarak roman okurken kahramlardan son derece etkilenir ve onlarla bir kurarım.
Burada da bir taraftan kitabı bitirmek isterken diğer taraftan sayfaların bitmesini ve kahramanların beni terketmesi hiç istemedim.
Kalbimin can Mayası'nın konusundan biraz bahsedecek olursam;
Kitabı okurken bana hissettirdiği ve benden götürdüğü çok şey oldu.
Roman'ın genel lokasyonu Ayvalık olmasına rağmen, geriye dönüşlerle farklı mekan ve zamanlara da yolculuklar yapıyor.
İlk satırları okurken siz de bu yolculuğa şahit oluyorsunuz.
Roman içindeki karekterler bazen yüzümüze tebessüm ettirirken zaman zaman hüzün bazen ise kızmanıza sebeb oluyor.
Roman içindeki hissiyatlar son derece duygularıyla yansıtılmış ve karakterlerin her biri için ayrı ayrı ayrı 'ben olsaydım ne yapardım? ' sorusunu kendinize ister istemez soruyorsunuz.
Son dönemlerde okuduğum en özel kitaplardan biri buydu ve bu yüzden bunu burada yazmak ve sizinle bu duygularımı da payalaşmak istedim.
Genel olarak roman okurken kahramlardan son derece etkilenir ve onlarla bir kurarım.
Burada da bir taraftan kitabı bitirmek isterken diğer taraftan sayfaların bitmesini ve kahramanların beni terketmesi hiç istemedim.
Kalbimin can Mayası'nın konusundan biraz bahsedecek olursam;
Üç kızkardeş olan Türkan, Dönüş ve Derya'nın hayat hikayesi anlatılmakta.
Tabii ki onların hayatlarına giren diğer kahramanlarla kesişen yolları da sürprizlerle yoğurarak bizlerin beğenisine sunuluyor.
Karakterlerden en kendime yakın hissettiğim ise Defne oldu.
Bazı düşüncelerine ve kararlarına katılmadığım zamanlar da olsa, kendi ruh halime, karakterime en yakın onu buldum.
Erkek kahramanlardan ise Kartal beyin dik duruşu, sevdiklerine sahip çıkışı ile gönlümde taht kurdu desem abartmış olmam sanırım.
Diğer kahramanlardan ise Kiraz ve Mine de farklı davranış ve söylemleriyle de helal olsun dedirtti çoğu zaman.
Sizlere daha fazla ipucu vermeden kitabın konusu hakkında söyleyeceklerimi burada noktalıyorum.
Tabii ki onların hayatlarına giren diğer kahramanlarla kesişen yolları da sürprizlerle yoğurarak bizlerin beğenisine sunuluyor.
Karakterlerden en kendime yakın hissettiğim ise Defne oldu.
Bazı düşüncelerine ve kararlarına katılmadığım zamanlar da olsa, kendi ruh halime, karakterime en yakın onu buldum.
Erkek kahramanlardan ise Kartal beyin dik duruşu, sevdiklerine sahip çıkışı ile gönlümde taht kurdu desem abartmış olmam sanırım.
Diğer kahramanlardan ise Kiraz ve Mine de farklı davranış ve söylemleriyle de helal olsun dedirtti çoğu zaman.
Sizlere daha fazla ipucu vermeden kitabın konusu hakkında söyleyeceklerimi burada noktalıyorum.
Bu roman, Üç Kız kardeş romanının devamı ...
Eğer okumaya karar verirseniz önce ondan başlayın derim.
Ben bu kitabı okuduktan sonra öğrendim.
Şimdi sırayla diğer kitaplarını da okuyacağım yazarın.
Sonra da sıra Unutursun romanına gelecek, bir diğer merak ettiğim romanı.
Kalbimin Can Mayası'nda anlatılan bir hikayenin Unutursun romanının konusunu oluşturduğunu öğrendiğimden beri okumaya can attığım kitaplar arasında artık.
Mükemmel bir roman çıkmış ortaya, ellerinize sağlık sayın İclal Aydın..
'' Özgür olmak için çok delirmek gerek! ''
Her geçen günün ardından temiz temiz deliriyordum kirlenen dünyaya rağmen!
Artık kelimelerim yüzümden okunuyor ve dokunduğum her şeye bulaşıyordu...
Ben kimdim?
Ben neydim?
Ben ne istiyordum?
Her defasında sorgulayan, yargılayan ve hırpalayan kimdi beni?
Bilmiyorum!
Bildiğim bir şey vardı o da kabıma sığmadığım ve taştığımdı!
Herkese merhaba, karantina sürecinde benim gibi hissettiğinizi biliyorum. Belki bir çoğunuz benim gibi dışarıya karşı bu çok belli etmese de eminim ki aynı ortak duygular içindeyiz.
Kabıma sığmadığım bu dönemde ''daha çok sanat'' dedim.
İçimdeki, sessizliği, yalnızlığı ve yerli yersiz kopan fırtınayı ancak bu şekilde dindirebilirdim.
Ancak düşlerimi satırlara, duvarlara o da yetmeyince yüzüme gözüme ve her yere kusarak dindirebilirdim.
Benim hikayem böyleydi...
Zaten normal bir hikayem olsaydı burada olmazdım burada sizinle bunları konuşuyor olmazdım....
Ben kimdim?
Ben neydim?
Ben ne istiyordum?
Her defasında sorgulayan, yargılayan ve hırpalayan kimdi beni?
Bilmiyorum!
Bildiğim bir şey vardı o da kabıma sığmadığım ve taştığımdı!
Herkese merhaba, karantina sürecinde benim gibi hissettiğinizi biliyorum. Belki bir çoğunuz benim gibi dışarıya karşı bu çok belli etmese de eminim ki aynı ortak duygular içindeyiz.
Kabıma sığmadığım bu dönemde ''daha çok sanat'' dedim.
İçimdeki, sessizliği, yalnızlığı ve yerli yersiz kopan fırtınayı ancak bu şekilde dindirebilirdim.
Ancak düşlerimi satırlara, duvarlara o da yetmeyince yüzüme gözüme ve her yere kusarak dindirebilirdim.
Benim hikayem böyleydi...
Zaten normal bir hikayem olsaydı burada olmazdım burada sizinle bunları konuşuyor olmazdım....
- gün biter.
İlk kendine sorması gereken soruyu en son kendine sorar insan
Nasılsın?
Ne iyi, ne de kötü olduğumu söyleyemiyorum artık!
Sanki yüzyıldır bu şekilde yaşıyormuşum gibi hissediyorum zaman zaman..
Dışarıya çıkıp çıkmamak bile önemli değil artık.
Sokakların bu kadar ürkütücü olacağını düşünemezken market alışverişi için bile çıksam eve dönmek için sabırsızlanıyorum.
Bir de bunun kırklanması var!
Üstündekileri makineye at, duş al kendini temizlen...
Artık normalim neydi onu bile hatırlamıyorum ki?
Açıkcası ne iyi ne de kötüyüm!
Ama emin olduğum tek bir şey var hiç mutlu değilim.
En azından hem zamanı geçirmek hem de aklımı korumak adına bol bol uğraş buluyorum kendime.
Bir görev gibi her an hissettiğim duygularımı fotoğraflıyorum.
Denemediğim fotoğraf karelerini deniyor bir şekilde iyi kötü pozlarım oluyor.
İyi ki de oluyor ve burada bunları sizlerle paylaşıyorum.
Bir de Karantina günlerime Tik Tok çok iyi geliyor. Orada eğlenceli videolar çekip paylaşıyorum ve akşamları ise canlı yayın açıp yeni yeni arkadaşlar ediniyorum.
Onlarla sohbet etmek gerçekten beni içnde bulunduğum durumdan uzaklaştıyor.
Bu aradabeni Tik Tok'ta takip etmiyorsanız Buraya tıklayarak edebilirsiniz bakalım beğenecek misiniz?
Yukarıya sürpiz bir video ekledim onu da izleyin :)
Çok değil bir sene evvel bayramlar daha bir heyecanlıydı...
Belki çocukluğumuzdaki gibi bayramlıklarımızı alır, sıraya girer, büyüklerimizin ellerinden öpemezdik, harçlık toplamazdık ama büyük bir coşku ile kutlardık.
Bayramlar tüm aileyi bir araya toplardı ve hep bir arada olmanın mutluluğu saçılırdı hanelerde...
23 Nisan, 19 Mayıs ve şimdide Ramazan bayramı..
Her ne kadar telefon kadar uzakta olsak bile sarılmanın, el öpmenin göz göze gelmenin eksikliği çok zor geliyor, zoruma gidiyor.
Özlemim bugün gene çocukluğumdaki bayramlarda...
Nasıl güzeldi değil mi?
Çocuktuk, mutluyduk.
Mutluluk ne kadar ucuzdu bir zamanlar düşünsenize...
Avucumuzu dolduran şeker kadardı mesela!
Her şeye hesapsız sevinirdik, mutluluk çocukluğun kalbindeydi...
"Nerede o eski bayramlar" hemen hemen herkesten duymuş ve bu sözle büyümüştük hepimiz.
Şimdi soruyorum nerede geçen yıl ki bayramlar?
Hangi ara değişti dünya aklım almıyor.
Şöyle bir bakın etrafınıza, geçmişinizle kıyaslayın.
Yaşam şartlarınız nasıl değişti?
Hayatlarımız nasıl değişti?
İklim nasıl değişti?
Oysa bayramlar birleştirir!
Bu böyleydi ve içinde bulunduğumuz bu karantina döneminde de böyle olacak daha çok birleşeceğiz...
Bu böyleydi ve içinde bulunduğumuz bu karantina döneminde de böyle olacak daha çok birleşeceğiz...
Uzak olsakta kalplerimizle, ruhumuzla ve inancımızla birleşeceğiz.
Bunun için bayramdır!
Hepinize iyi bayramlar.
Merhabalar,
Karantina günlerinde okumaktan keyif aldığım iki kitabı daha sizlere önermek isterim.
Her iki kitabı yazmak istememin nedeni birbirinden ayrılamaz olmaları...
Sır'ı okuyunca devamını da okumak isteyeceksiniz!
Kitabın yazarı Nermin Bezmen, Sır kitabında 96 yaş gününde hayata gözlerini yuman Hüma, tüm çocuklarının, gelinlerinin ve bazı torunlarının huzurunda onlara bıraktığı hatıra defterinin sesli okunmasını belirttiği bir not bırakmıştır ve bizleri de içine çeken hayat serüvenini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir...
İkinci kitapta arka kapaktaki tanıtım sözleri ise şöyledir;
New York'ta bir bankanın kasasında duran ikinci defteri bulmasını torunu Hüma'ya vasiyet etmiş ve ona tiyatro oyunu gibi hazırladığı bir yolculuk armağan bırakmıştır. Şimdi genç kadın babannesinin sırlarının peşinde süresi, sonucu, dönüşü belirsiz bir serüvene başlamak üzeredir. Bildiği bir şey vardır. O da babannesinin şu sözleri:
"Hayatını kendi seçtiğin gibi yaşarsan senin olur unutma!"Aurora'nın İncileri Nermin Bezmen'in Sır kitabında ustaca kurguladığı aşkla ,tutku ve cesaretle örülmüş bir hayatı bu kez torun genç Hüma'nın kendini keşfedişindeki yol haritasına dönüştürüyor.
Sır'ın ikinci perdesi açılırken Hüma için de bilinmezlerle dolu bir yolculuk başlıyor.
Beni hangi kitap daha çok etkiledi diye soracak olursanız kesinlikle ilk kitap olan Sır derim.
Hüma'nın yaşadıkları o kadar çarpıcı idi ki bazı yerlerde göz yaşlarımı tutamadım.
Bir insanın bu acılara nasıl dayanabildiğini, hayata nasıl yeniden başlama gücünü bulabildiğini düşündüm.
İnsanoğlu için hayat hep bir sürpriz hazırlıyor.
iyi ya da kötü önemli olan her şeyi kabullenip kendini akışa bırakmak sanırım. Kötü olayların da yaşanması gerektiği ve onların başımıza gelecek güzelliklere giden yolda birer engel olduklarının farkına varıp hayata dair inancımızı kaybetmememiz gerekiyor.
Hayat her şeye rağmen yaşamaya değecek kadar güzelliklerle de dolu görmesini bilene...
Keyifli okumalar dilerim
Feyza Tanyolaç
Sessizlik lütfen!
Silenzio per favore
Sessizlik lütfen deliriyorum...
Sadece takvim yapraklarının değişmediği bir dört duvar arasındayım şimdi.
Okuduğum dergiler duvarıma yaprak yaprak sıralanırken içimdeki delilik artık tescilli bir şeklide odamın her köşesine nakış gibi işleniyordu.
Delirdiğimi hissediyorum bazen, hatta çoğu zaman!
Karantina artık hayatımın bir parçasıydı ve inanın ki temiz deliriyordum.
Kendimle geçinemiyorum!
Söz geçiremiyorum kendime...
İçimde biriktirdiğim koskoca bir suskunluk, dışımda ise fırtınalar esiyor.
Bu yüzden sığamıyorum kendime!
Bir anda bir çok şeye değiyor elim.
Tutabildiğimce tutunduğum fotoğraflarım, soğuk kahvem, kitaplarım, kalemlerim ve başı boş yapraklarım arasında uyuyup uyanıyorum.
Aslında değişen bir şey yok benim dışımda!
Çok değişiyorum ama çok...
INSTAGRAM'DA BENİ TAKİP ET
onur erol
Erkek Moda ve Lifestyle Blogger, mutfakta harikalar yaratırım, yazarım, çizerim ve resim yaparım,
YOUTUBE KANALIMA ABONE OL
TRANSLATE
Arşive Gözat
Popüler Yayınlar
-
Herkese merhaba! Uzun bir ardan sonra nihayet yeni post ile karşınızdayım. İstanbul'da malum havalar bir açıp bir kapatınca şu aralar ne...
-
Hello everyone! I went out to walk around in Florence before Pitti Uomo… I love Italy, always nice to feel so much of a city … There have b...
-
Keyifle geçen Bulgaristan seyahatimizin sonuna doğru yaklaşırken buranın ikinci büyük şehri olan Filibe yani Plovdiv'i görmesek olmazdı!...
-
Hello everyone! This is my first outfit up on the blog for the Mercedes Benz Fashion Week Istanbul I’m wearing jacket from Koton , shirt S...
-
Herkese merhaba, sizi Oscar Morris markasının ilk koleksiyonu ‘ Gün ’ ile tanıştırayım! Yoğun metropol hayatından kaçışıyla beraber özüne dö...
-
Herkese merhaba, nasılsınız herşey yolunda mı? Beni soracak olursanız şu aralar tatlı bir koşuşturma içindeyim. Bir tarafım Aşşk (cafe ) diğ...
-
Hello my friends! My third outfit up on the blog for the Mercedes Benz Fashion Week Istanbul FW15! I’m wearing trench coat and blazer by Alt...
-
Sofya'dan sonra Bansko'ya doğru yol almak için erken saatte koyuluyoruz yola.... Bulgaristan'daki ilk durağımız Sofya postunu o...
-
Herkese tekrardan merhaba, Geçtiğimiz haftalarda yaptığım çekimlerin postlarını hızlıca bitirmek için sabırsızım! Önümüzdeki hafta kısmet o...
onurollstyle. Blogger tarafından desteklenmektedir.
FOLLOWERS
Hello...






