Nerede eski mahalleler, nerede eski çocuklar! 

Balat


- biz de çocuk olduk. . .
Hemen hemen birçoğumuz çocukluğumuzu, mahalle sakinlerinin yaşıtımız olan çocuklarıyla birlikte mahalle aralarında oyunlar oynayarak yaşamışızdır.
Ben de aynen öyle mahallede büyüdüm.
Saklambaç, misket, yakan top, kutu kutu pense, hepimizin çocukluğunda apayrı bir yer edindi ve anılar bıraktı.
İlk arabam bilyelerden yaptığımdı mesela...
Ayrıca oyuncak nerede?
Mandalinadan arabalar, ağaç dallarından flüt, topraktan tencere tava yapardık.
Şimdiki çocuklar nerden bilsin bunca şeyi!
Gerçek oyunu, dostluğu, değer vermeyi ve önemsemeyi.
Ne gerçek kirlenmenin ne çamura basmanın ne de yağmurda ıslanmanın anlamını biliyorlar mı?
Hiç sanmam!
Anneler diğer anneleri dikizler vaziyette aman yanlışını görsem de azarlasam diye instagram’da nöbette...
Çocukları biraz özgür bırakma taraftarıyım, onları yetişkin kuralları kurgulayıp yetişkin gibi davranış beklemek; unutturulmaya ve içine hapsedilen ve yaşanmamış çocukluklarına neden olmuyor mu?
Geçen Balat’ta bu tabloyu gördüğümde bunları düşündüm ve inan kendi küçüklüğüme yolculuk ettim.
Çocuklar özgür olsun ve doyasıya koşuştursunlar. ''Oğlum hava karardı hadi artık eve gel'', ''Akşama kadar topun peşinde koşturup durdunuz, daha bıkmadınız mı?'', ''Babanı da kahveden çağır da gel akşam yemeği yiyeceğiz'' diye seslendiği çocuklar, şimdilerde ''haydi çocuklar bilgisayarı kapatıp elinizi yıkayın, yemek yiyeceğiz'', ''internette oyun oynamayı bırakın da biraz çıkıp yürüyüş yapalım'' sözlerini duyuyor.
Oyunların nasıl oynandığı konusunda bilgisi olmayan çocuklar, daha ilköğretimin ilk yıllarında başladıkları sınav maratonunu işe girene dek sürdürüp, bilgisayar oyunlarıyla zaman geçirmeyi tercih ediyor.
Sırf kenarda rahat dursun ses çıkarmasın diye eline tablet ve bilgisayar tutuşturduğumuz çocuklarımız var artık ve buna çok üzülüyorum.


- biz de çocuk olduk. . . Hemen hemen birçoğumuz çocukluğumuzu, mahalle sakinlerinin yaşıtımız olan çocuklarıyla birlikte mahalle aralarında oyunlar oynayarak yaşamışızdır. Ben de aynen öyle mahallede büyüdüm. Saklambaç, misket, yakan top, kutu kutu pense, hepimizin çocukluğunda apayrı bir yer edindi ve anılar bıraktı. İlk arabam bilyelerden yaptığımdı mesela... Ayrıca oyuncak nerede? Mandalinadan arabalar, ağaç dallarından flüt, topraktan tencere tava yapardık. Şimdiki çocuklar nerden bilsin bunca şeyi! Gerçek oyunu, dostluğu, değer vermeyi ve önemsemeyi. Ne gerçek kirlenmenin ne çamura basmanın ne de yağmurda ıslanmanın anlamını biliyorlar mı? Hiç sanmam! Anneler diğer anneleri dikizler vaziyette aman yanlışını görsem de azarlasam diye instagram’da nöbette... Çocukları biraz özgür bırakma taraftarıyım, onları yetişkin kuralları kurgulayıp yetişkin gibi davranış beklemek; unutturulmaya ve içine hapsedilen ve yaşanmamış çocukluklarına neden olmuyor mu? Geçen Balat’ta bu tabloyu gördüğümde bunları düşündüm ve inan kendi küçüklüğüme yolculuk ettim. Çocuklar özgür olsun ve doyasıya koşuştursunlar. ''Oğlum hava karardı hadi artık eve gel'', ''Akşama kadar topun peşinde koşturup durdunuz, daha bıkmadınız mı?'', ''Babanı da kahveden çağır da gel akşam yemeği yiyeceğiz'' diye seslendiği çocuklar, şimdilerde ''haydi çocuklar bilgisayarı kapatıp elinizi yıkayın, yemek yiyeceğiz'', ''internette oyun oynamayı bırakın da biraz çıkıp yürüyüş yapalım'' sözlerini duyuyor. Oyunların nasıl oynandığı konusunda bilgisi olmayan çocuklar, daha ilköğretimin ilk yıllarında başladıkları sınav maratonunu işe girene dek sürdürüp, bilgisayar oyunlarıyla zaman geçirmeyi tercih ediyor. Sırf kenarda rahat dursun ses çıkarmasın diye eline tablet ve bilgisayar tutuşturduğumuz çocuklarımız var artık ve buna çok üzülüyorum.
Onur Erol (@onurollstyle)'in paylaştığı bir gönderi ()

0 YORUM