onur erol
  • ANASAYFA
    • HOME
  • ARSİV
  • MAIL GÖNDER
  • BENİ TAKİP ET
    • INSTAGRAM
    • YOUTUBE
    • FACEBOOK
    • TWITTER







Ölüm gibi soğuk yalnızlığım; aşkın peşinde ne kadar koşarsam koşayım hayalini kovalamak ne kalbimi ne de bedenimi ısıtmaya yetmiyor. Aşk için herşeyi yapmaya hazırken nasıl bir gurur ya da korkuydu seni kaybetmemi sağlayan, asla söyleyemediklerim... Ya da en uygun anda dokunmamı engelleyerek beni geride bırakan o görünmez duvardı belki de aramıza ördüğüm... Ya da kibirli konuşmalardı, karanlığımdan çıkıp seni tokatlayan... Aşk için herşeyi yapmaya hazırken, şimdi kendi sonsuzluğumda hapsoldum, hayalin gardiyan.. İçimdeki canavarı ne kadar cezalandırsam da boş; kanım soğuk akıyor, artık yokluğunun bıçak darbeleri bile acıtamıyor donuk kalbimi, gözlerimdeki yaşlar senin hayalini yansıtan kristallere dönüştü, sen yoksun... Kendimi unutana kadar koşup, kış güneşinde yıkılıyorum; seni unutamıyorum! Öfkeden deliye dönüyor, çevremde ne varsa parçalayıp yok ediyorum içimdeki canavar susar diye ama nafile çünkü o canavarı besleyen hayalin bayram yapıyor her güzellikte... Derken kapı çalıyor, cehennemimden çıkıp kapıyı açıyorum, "şeker mi oyun mu?" diyor kostümlü çocuklar, sekerlerini verip yolluyorum. Aynaya bakıyorum, kendimi göremiyorum! Vampirliğimi bile unutmuşum.. Taze kana ihtiyacım var, evden çıkıp ölümlülerin arasında kayboluyorum... Onlar benden, ben senden bi haber. Bir cadılar bayramı daha kutlanmaya devam ediyor.Cadılar bayramınız kutlu olsun.

*****

My loneliness is cold as death; no matter how much I run after your love, chasing your dream is not enough to warm neither my heart nor my body. While I was ready to do everything for love, what kind of pride or fear it was that made me lose you, the things that I never dared to say... Or maybe it was the invisible wall that I built between us which made me leave behind by holding me back from touching you at the right moment. Or it was the arrogant conversations that came out of my darkness and slapped you... While I was ready to do everything for love, now I am trapped in my own infinity, the image of you is my warden... No matter how much I punish the monster inside me, it is in vain; my blood runs cold, even the knife strikes of your absence can't hurt my frozen heart now, the tears in my eyes turned into the crystals that reflect your image, yet you are not here... I run until I forget myself, I come down under the winter sun; I can't forget you! I go berserk, I destroy everything around me in case the monster inside me becomes silent but it is in vain because your image that feeds that monster feasts in every beauty... In the meantime the doorbell rings, I get out of my abyss and open the door, "Trick or treat?" says the children in costume, I send them away with candies. I look at the mirror, I can't see myself! I even forgot my vampirism... I need fresh blood, I get out of the house and dissappear among the mortals... They are unaware of me, I am unaware of you, another Halloween is continued to be celebrated. 


Happy Halloween















Make-up products / Makyaj ürünleri
AVON
Leather Jacket / Deri ceket
ELENI VINTAGE
Necklace & Ring / Kolye & Yüzük 
 GAZZAS
Pants / Pantolon
ZARA
Boot / Bot
BERSHKA
Belt / Kemer
MUDO

Photography 
Ayşe Ebru Yardımcı 
http://www.aeyphotography.com/
@ayebyar
Herkese merhaba,
Aslında bu izleyeceğiniz videoyu çok önceden çekip kendi youtube kanalımda yayınlamıştım fakat post olarak ne yazık ki yazmayı unutmuşum!

Video'da göreceğiniz üzere son saç stilimle alakalı kesimin ayrıntılarını izleyebilirsiniz ayrıca youtube kanalıma abone olmayı da unutmayın!
işte link burada --> https://www.youtube.com/c/onurollstyleCo






onurollstyle
Geçtiğimiz haftalarda beni instagram' dan takip edenler bilirler ki İtalya'dan bir misafirim (+Francesco Bartesaghi ) vardı. 
Francesco'yu İstanbul'a davet etmemin amacı gerçekleşecek olan İstanbul moda haftasıydı, fakat yaşanan üzücü olaylar nedeni ile iptal edilen organizasyon dolayısı ile  bizde İstanbul'da bolca turistik gezi yaptık. 8. İSTANBUL MODA KONFERANSI ve THE CORE konferans ve fuaraları gezdik. 
Koleksiyonları podyumda değil ama bir çoğunu The Core'da gördük göremediklerimizi ise tasarımcıların kendi showroom'larını ziyaret ederek inceledik. 
Bu işe başladığımdan beri özenle ve büyük bir titizlikle  Türk modasını gerçekten dünyaya taşıma niyetinde olduğumu bir çoğunuz biliyordur diye düşünüyorum. 
 Bu sebepten dolayı özellikle yurtdışı bağlantılarımı çok güçlü tutmaya özen gösteriyorum. 
Bu yolda yürürken inanın ki başka bir hedefim olmadı ülkemi en iyi şekilde nasıl gösteririm diye oldu tüm çabalarım. 
Ve bu yolda ufak  bir adım olsa da biraz ilerleyebiliyorsam ne mutlu bana!

Her daim Emre Erdemoğlu

Francesco'nun burada olduğu zaman diliminde özellikle Türkiye'ye gelmeden önce koleksiyonlarını görmek istediği isimdi Emre Erdemoğlu!
Bu sebeple bir günümüzü de sevgili Emre'nin koleksiyonlarını görmeye adadık. Üzerimde gördüğünüz kombini aslında İstanbul Moda Haftası'n da giyecektim fakat ne yazık ki burada görmek nasip oldu. 
Ocak ayında gerçekleşecek Milano moda haftasında özellikle Emre Erdemoğlu ile ilgili çok güzel süprizlere de şimdiden hazırlıklı olmanızı isterim.
Ayrıca konuştuğum tüm tasarımcılardan çok güzel haberler aldığımı size söylemem gerekiyor!
Önümüzdeki ay hemen hemen tüm tasarımcıların muhteşem showları olacak göremediğimiz showların hepsini sizinle payalaşacağımı bilmenizi isterim.

Bu arada güzel bir süprizim de olacak artık Francesco bu blog'ta yazacak!
Dünya modasını kendi yorumu ve gözüyle burada bizimle paylaşacak, takipte kalın!
Sevgiler,
Onur Erol





onur erol

onurollstyle



moda bloggerları


KAPADOKYA TARİHİ

Ürgüp Göreme peri bacaları, dünyada eşi benzeri olmayan doğa harikası bir oluşumdur. Geniş alanlara yayılı binlerce peri bacası, diğer bir tabirle peri bacası ormanı bulunmaktadır. Bir çoğunun içi oyularak evler ve kiliseler yapılmış olan peri bacalarına başka hiçbir yerde rastlamak mümkün değildir. 


Erciyes ve Hasandağı ikilisi de volkanik dağlardı ve yaklaşık 60 milyon yıl önce Güllüdağ ile birlikte püskürtülen lavlarla bölgenin eşsiz yapısını oluşturmaya başlamış lav püskürtmeleri yapıyorlardı. Milyon yıllar boyunca rüzgar ve yağmur başta olmak üzere birçok doğa olayı ile birlikte peri bacaları şekillendi. Lavların ve küllerin oluşturduğu yumuşak doku doğanın sanatçı elleri rüzgarlar ve yağışlarla şekillendi. Günümüzde de bu değişim ve şekillenme devam etmekte.

Kapadokya’daki ilk yaşam kalıntıları paleolitik döneme (yontma taş devri) dayanıyor. Günümüzden 2 milyon yıl önce başlayıp, M.Ö. 8000’e kadar uzanan bu dönemin ardına Hititler’e kadar uzanan eski yaşam biliniyor. Karanlık dönem diye anılan çağlarda Kapadokya geçmişine yönelik bilgiler kısıtlı olsa da, MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar Asur ve Frigya etkileri Kapadokya’da görülüyor. MÖ 300’lerde Büyük İskender’in Persleri yendiği dönemde kendi direncini yaratan Kapadokya hususi Krallığı’nı kurar ve yaşar. MÖ 3. yüzyılda ise Romalılarla savaşlar başlar ve MÖ 1. yüzyılda Roma etkisi artarak görülmeye başlar. 600’lü yıllarda bağımsız(!) son Kapadokya Kralı ölünce bölge Roma eyaleti olur. 700’lü yıllarda Arap istilaları başlar, kimi kaynağa göre 11. yüzyılda, kimine göre 12. yy’da Selçuklu dönemi başlar. Anadolu Selçuklu dönemi ve takibindeki uzun Osmanlı yönetimi boyunca Kapadokya’da pek sıkıntı olmaz. Bölgenin son Hristiyanları ne yazık ki 1924-26 arası mübadele yıllarında Cumhuriyet Türkiye’sinde Kapadokya’yı terk eder.
Günümüzde Kapadokya’da ziyaret edilen yapıların çoğunun oluşumunda önemli olan tarihi an ise Hristiyanlık dönemine dayanır. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu baskısından kaçan Hristiyanlar için dev bir sığınak ve önemli bir din merkezi haline getirmiştir. MS 3. ve 4. yüzyıl yerleşimlerini günümüzde hâlâ takip edebiliyoruz.
Özetle tarih boyu Kapadokya’da kimler yaşamıştır dersek, sırasıyla; Hititler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar diyebiliriz.

PERİ BACALARI EFSANELERİ

Yöre halkına periler nerede diye sorsanız, size gülüp geçerler. Ama yine de kendi aralarında birçok efsane anlatmaktan da geri kalmazlar. Bu anlatılan hikayelerden birinde, perilerle insanların dostlukları çok güzel bir şekilde anlatılmaktadır. İşte o efsane;

Efsaneye göre; Zamanın birinde dünyada başları yüksek dağlara denk olan korkunç devler yaşarmış. İnsanlar bu devlerden çok korkar ve onları kızdırmamaya dikkat edermiş. Belli dönemlerde de bu dağların zirvesindeki sunaklarda toplanıp devler hiç kimseye zarar vermesin diye dualar ederlermiş. Yine de bazen bu devler insanlara kızarmış ve Kızdıkları zaman da oturdukları dağların tepesinden insanların üzerine korkunç gürültülerle ateş dalgalarını gönderirlermiş

Günlerden bir gün periler ülkesinin padişahının yolu bu insanların ülkesi olarak Kapadokya’ya düşmüş. Peri padişahı insanlar için çok üzülmüş ve onlara yardım etmeye karar vermiş. Tüm perileri çağırmış hemen.

Perilere; Eğer biz zalim devlerin yaşadığı dağların ateşini söndürebilirsek devler de yerin altına kaçar ve insanları bir daha rahatsız etmezler. Binlerce peri ellerinde kar ve buz tanelerini fokurdayan ateşe atmaya başlamışlar. Hiç durmadan günlerce ateşi kara ve buza boğup söndürmeyi başarmışlar.

Sonunda devler korkup yerin derinliklerine kaçıp saklanmak zorunda kalmışlar. İO günden sonra insanlar ve periler arasında çok sıkı bir dostluk oluşmuş. Bu dostluk uzun yıllar devam etmiş. İnsanlar kayalara oydukları mağaralarda yaşarken periler de sivri kayalıların üzerlerindeki küçük odacıklarda yaşamışlar.

Padişah'ın  yakışıklı bir oğlu Revan ve Periler Padişah'ının da çok güzel bir kızı Gülperi. Güzeller güzeli Gülperi rüyasında gerçek hayatta asla göremeyeceğine inandığı yakışıklı bir genç görmüş. Gülperi rüyasında gördüğü Revan’ı kurtarmış ve evlenmek istemişler. Ancak insanlar bu evliliğe karşı çıkmış ve evliliği önlemek için Perilerle savaşmaya karar vermişler. Periler padişahı bu durumu öğrenince savaşıp insanları yok etmektense ayrılmayı seçmiş. Ancak ayrılınca insanların devlerle baş edemeyeceğini düşünmüş ve emrindeki tüm perilere güvercin olmalarını emredip yine aynı yerde kalmalarını söylemiş.

Gülperi de insanlar ve halkı arasındaki savaşa engel olmak için babasının isteğini yerine getirerek beyaz bir güvercine dönüşmüş. Hergün odasından çıkıp Revan’ın odasının penceresine konuyormuş. Revan da penceresine konan güvercini avuçlarına alıp Gülperi’ye duyduğu özlemi onu şefkatle sevip okşayarak gidermeye çalışıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş.

KAPADOKYA'NIN NELERİ MEŞHUR


Eğer Kapadokya'ya yolunuz düşerse bu yöreye ait el yapımı şaraplardan muhakkak içmelisiniz, özellikle Avanos bölgesinde yetiştirilen üzümler ile yapılan şaraplar bölgede çok meşhur. Ayrıca Peri vacalarına şöyle bir tepeden bakmak isterseniz muhakkak bir gününüzü balona harcayın.

Yine yörede çok meşhur olan çinicilik hakkında bilgi alabilir, atölyelere katılabilir veya sevdiklerinize bu el emeği çinilerden alabilirsiniz.

Bölgede özellikle gezmeniz gereken yerler ; Yeraltı şehri, kliseler, kanyonlar, Avanos ve güvercinlik bunun dışında muhakkak gün batımını burada izlemeden tatilinizi sonlandırmayın!


KAPADOKYA








KAPADOKYA

KAPADOKYA


KAPADOKYA




 

Herkese merhaba, geçtiğimiz haftalarda beni instagram'dan takip edenler bilecek ki Nevşehir'deydim!
Nevşehir denince akla muhakkak bu yörede bulunan ve  dünyada eşi benzeri olmayan doğa harikası Peri Bacaları gelir. 
Geniş alanlara yayılı binlerce peri bacası, diğer bir tabirle peri bacası ormanı bulunmaktadır. Birçoğunun içi oyularak evler ve kiliseler yapılmış olan peri bacalarına başka hiçbir yerde rastlamak mümkün değildir. Yöre halkına periler nerede diye sorsanız, size gülüp geçerler. Ama yine de kendi aralarında birçok efsane anlatmaktan da geri kalmazlar. Bu anlatılan hikayelerden birinde, perilerle insanların dostlukları çok güzel bir şekilde anlatılmaktadır. 
Bir sonraki postumda bu efsanelere, kendi çektiğim özel fotoğraflara, yörede meşhur olan çinicilik ve şarapçılıkla alakalı bilgi ve fotoğraflara yer vereceğim. 
Şu an için sadece sizi Kapadokya çıkarmamdaki ilk outfitim ile baş başa bırakıyorum. 

trenc-coat : ALTINYILDIZ
pantalon: PULL&BEAR
ayakkabı: DEICHMANN
gözlük : SEE CONCEPT
çorap: COS

















Hayallerimin şehri Roma!

Hepinizi içtenliğim, sevincim ve mutluluğumla selamlıyorum...
Roma'yı tüm sevdam ile anlatacağım. Belkide büyük bir aşk hikayesi gibi okuyacaksınız kim bilir. İçinde kaybolduğum, herşeyini kaybettiğim, sonra ezberim olan şehri satır satır anlatıyorum.
Herşey bundan 5 yıl önce başladı ilk yolculuk, ilk heyecanla çıkmıştım yola, içimde bir eksiği tamamlama umuduyla belkide...
İşte tam da öyle oldu. 2010 yılının serin ekim ayı saatin 3'üydü Fiumicino hava alanına indiğimde, Blog sayfalarından okudularım ve şehrin bariz haritasıydı bir tek elimde olan. En fazla bildiğim ise bir tren ile şehrin göbeğindeki book ettiğim ucuz bir otel adresi bir de...
Zamanı doldurup, sabahın ilk ışığında şehrin göbeğine Termini İstasyonuna beni götürecek treni beklemekten başka bir derdim yoktu. Hava alanında bulduğum bir cafeye girip buz gibi bir bira alıyorum ve valizimi sandalyemin bir köşesine yerleştirip heyecanla beklemeye koyuluyorum.
Zaman hızla akıyor, gün yüzünü göstermeye başlıyor. Yerimden kalkıp tren istasyonuna doğru ilerliyorum ve sonrası şehri hızla yarıp gecen tren ve ben....

Otele hızla yerleşiyorum. Ucuz ama şükürler olsun ki kirli değil sadece bir sorun var! Duş ve tuvalet ortak kullanım. Her neyse kaç gün kalacağım ki ve odada ne kadar zaman geçireceğim ki sorusunu kendime sorum rahatalamaya başlıyorum.
Otel resepsiyonundan aldığım şehir haritasını inceleyip gidilmesi gereken yerlere tik atıyorum ve başlıyorum saatlerce sürecek bir yürüme maratonuna...
Her defasında metro'ya biniyorum. otobüs kullanıyorum. Termini'den Aşk Çeşmesi, Kolezyum ve Vatikan'a gitmek bu kadar zor olmamalı diye düşünürken 3 saatim yollarda geçiyor dahası hem yorulmuş hem de şehrin güzelliğinden mimlenmiş ruhum oluyor....

Yukarda anlattıklarıma eş olarak ilk Roma seyahatimin 2. gününde herşeyini bir hırsıza kaptırıp sefil bir hale düşsemde tatilimi orada sonlandırmayıp Floransa'ya uzatıyorum yolumu...
Roma'dan nefret etmiştim bir kere tüm nakit param, telefonum ve bilgisayarım bir çanta içinde gitmişti ne de olsa...
Floransa'ya vardığımda yine gecenin bir yarısıydı beni tiren istasyonunda karşılayacağını söyleyen bir arkadaşım gecenin bir yarısı sarhoş olup beni unutacağını bilemezdim tabii ki, Sanırsam İtalya'dan uzaklaşmam ve ülkeme İstanbul'a dönmek iyi gelecekti!
Ah derin bir özlemle Boğaz köprüsünü özlüyorum...
Her neyse bizim kızdan hala haber yoktu cidden bir tren istasyonunda ve lanet olası bir ülkede tek başına çaresiz kalmıştım. Gittiğim tüm otellerde yer yok üstelik!
Yine bir bilet aldım ve Roma'ya geri döndüm. Bu kez biraz daha paraya kıyıp daha iyi bir otelin kapısını çaldım.

Herşey Yolunda!

Kocaman otel odasında neredeyse dans eddecek durumdaydım. Bir önceki daracık tek yataklı ve üstelik tuvaleti olmayan bir otelden sonra burası bana saray gibi gelmişti..
Az çok bildiğim şehirde artık metroyu kullanmamaya başladım. Her yer ne kadar yakınmış!
Şehri 3- 5 adımda talan ediyor. Yeni arkadaşlar buluyor çok ama çok eğlenmeye başlıyordum.
Hatta o kadar eğleniyordum ki herşeyini kaybetmiş olan ben miyim diye bir bakıyordum...

Roma'ya seyahatim 2010 yılından sonra  seyahatlerim daha da çoğaldı. Her sene gitmediğimde özlediğim bir şehre dönüştü ve o gün bugündür beni benden alan bir aşka dönüştü. 
Her gittiğimde kendimi bulduğum bir yer haline geldi. 

İtalya benim için bambaşka ama Roma daha başka!

En son Milano moda haftası sonunda 2 günde olsa uğradım Roma'ya herşey 6 ay önce bıraktığım yerden devam ediyordu... Gittiğim barda ( Coming Out ) Pasquale duruyor, Claudia yine sokakta erkeklerle dans edip laf atıyor, gelen turistler ortalığı kesiyor bense Kolezyum'a karşı şarabımı yudumluyordum.
Otelim özellikle 2010 yılından sonraki tecrubemden dolayı Via Nazionale'de oluyor. 10 dakikada Aşk Çeşmesi'ne Kolezyum'a ve Piazza Navona'ya ulaşabiliyordum gündüzleri mutlaka Angelina di Trevi'de kahve içmek, akşamları ise  yemekten sonra mutlaka Ai Tre Scalini'de bir şeyler atıştırmak Romalı olmak demekti benim için...
Öyle herkesin bildiği, turistlik mekanları çok tercih etmem benim Roma'mda! Şehrin sokak aralarında mümkünse sakin ve kalabalıktan uzak olmalı...
Bir şarkı mırıldanmalısın tarihi altüst eden sokak aralarını geçerken, sokakta gördüğün herkese bir "ciao" demelisin!
Gündüzleri pencerini açıp "buongiorno" demek lazım Roma'ya...
İşte bu kadarla bitmiyor tabii ki...
daha çok yazmak isterim ama bu kitaplaşacak bir hikayenin bir ön sözü olur sadece :)
Hepinize sevgilerimle,
Hikayenin devamı olur ya bir gün yine daha ince detaylarla yazılır belki!









































Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

INSTAGRAM'DA BENİ TAKİP ET

Bu gönderiyi Instagram'da gör

Onur Erol (@onurollstyle)'in paylaştığı bir gönderi (12 Haz, 2020, 1:38ös PDT)

onur erol

Erkek Moda ve Lifestyle Blogger, mutfakta harikalar yaratırım, yazarım, çizerim ve resim yaparım,

YOUTUBE KANALIMA ABONE OL

TRANSLATE

Arşive Gözat

  • ►  2022 (3)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (1)
  • ►  2021 (12)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Ağustos (3)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (3)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2020 (30)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (10)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Ocak (5)
  • ►  2019 (42)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (9)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Ağustos (4)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Mayıs (5)
    • ►  Nisan (3)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (3)
  • ►  2018 (25)
    • ►  Aralık (2)
    • ►  Kasım (4)
    • ►  Ekim (3)
    • ►  Eylül (5)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Şubat (2)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2017 (31)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (4)
    • ►  Mayıs (5)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (3)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (5)
  • ►  2016 (61)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (6)
    • ►  Ekim (8)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Temmuz (9)
    • ►  Haziran (5)
    • ►  Mayıs (9)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (2)
  • ▼  2015 (96)
    • ►  Aralık (9)
    • ►  Kasım (6)
    • ▼  Ekim (15)
      • Happy Halloween
      • ONUROLLSTYLE- FASHION TIPS - HAIRSTYLE
      • BLUE BLUE
      • KAPADOKYA HAKKINDA
      • KAPADOKYA - CAPPADOCIA
      • AH ROMA!
      • PATATES AŞKINA...
      • a day in Milan
      • ONUROLLSTYLE X CLAUDE BERNARD
      • DEICHMANN X ONUROLLSTYLE
      • BASIC DETAILS
      • MFW OUTFIT 4
      • MFW - OUTFIT 3
      • ÇEKİLİŞ VAR
      • MFW - OUTFIT 2
    • ►  Eylül (10)
    • ►  Ağustos (4)
    • ►  Temmuz (10)
    • ►  Haziran (9)
    • ►  Mayıs (6)
    • ►  Nisan (7)
    • ►  Mart (7)
    • ►  Şubat (7)
    • ►  Ocak (6)
  • ►  2014 (66)
    • ►  Aralık (5)
    • ►  Kasım (7)
    • ►  Ekim (10)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  Ağustos (6)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Haziran (5)
    • ►  Mayıs (3)
    • ►  Nisan (5)
    • ►  Mart (8)
    • ►  Şubat (6)
    • ►  Ocak (6)
  • ►  2013 (51)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Eylül (4)
    • ►  Ağustos (3)
    • ►  Temmuz (5)
    • ►  Haziran (4)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (7)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (4)
    • ►  Ocak (9)
  • ►  2012 (111)
    • ►  Aralık (10)
    • ►  Kasım (11)
    • ►  Ekim (7)
    • ►  Eylül (9)
    • ►  Ağustos (6)
    • ►  Temmuz (8)
    • ►  Haziran (11)
    • ►  Mayıs (7)
    • ►  Nisan (9)
    • ►  Mart (10)
    • ►  Şubat (13)
    • ►  Ocak (10)
  • ►  2011 (9)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (2)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Mayıs (1)

Popüler Yayınlar

  • ONUROLLSTYLE- FASHION TIPS - HAIRSTYLE
    Herkese merhaba, Aslında bu izleyeceğiniz videoyu çok önceden çekip kendi youtube kanalımda yayınlamıştım fakat post olarak ne yazık ki yazm...
  • Stilinizden Ödün Vermeyin!
    Yıllar önce blog yazmaya karar verdiğim noktada aslında tam olarak ben de bilmiyordum kendi stilimizin ne derece önemli olduğunu, giyim kuşa...
  • STYLISH MEN
    Hepinize merhaba, Evet uzun bir ara oldu, nedeni tahmin edeceğiniz üzere son günlerde yaşadığımız gezi parkı olaylarındandır. Geçtiğimiz 20 ...
  • THE CASUAL SUIT
    Hello everyone, I'm still writing the post of Milan days!  always love gray colors and that suit my most favorite combo!  ***** Herkese ...
  • BASIC DETAILS
    Herkese merhaba, blog yazmaya başladığımdan bugüne kadar sizde farkediyorsunuz ki çok fazla sayıda kombin ile karşınızda oldum. Bu kombinler...
  • TODAY IM WEARING...
    Hello again to everybody ! How are you all ,I hope everything is okay ? Here I am again with new combine.  You know that every time my favor...
  • Alandan Bildiriyorum I MBFWI
    Herkese tekr ardan merhaba, İstanbul moda haftas açılışını bir önceki postumda ( kurşun asker ) sevgili Emre Erdemoğlu koleksiyonları ile aç...
  • Venire Primavera
    Gömlek-Shirt: MAVİ / Pantolon- Jean: CODENTRY / Ayakkabı- Shoes:  PULL&BEAR Herkese Merhaba, Baharın habercisi olan cemrelerin düşmesiyl...
  • Pub Style
    Normalde gece gezmelerinde çok fazla post edilmiyor ama fırsat bu fırsat deyip mekanıda çok hoş bulunca       kaçmaz dı diil mi:) Bir pub...
  • Ev Yapımı Makarna Hamuru Nasıl Yapılır | How to make homemade Pasta
    Herkese merhaba, İtalya sevdalısı olarak mutfakta tam bir İtalyan gibi makarna tariflerimle karşınızda olacağım. Yapacağımız tariflerde eğer...
onurollstyle. Blogger tarafından desteklenmektedir.

FOLLOWERS

SUBSCRIBE & FOLLOW

  • Home
  • Trending
  • _Gadgets
  • _hello
  • contact

Follow Us

  • bloglovin
  • pinterest
  • instagram
  • facebook
  • Instagram

Hello...

Kötüye Kullanım Bildir

Hakkımda

Fotoğrafım
Onurollstyle
Profilimin tamamını görüntüle

Bu Blogda Ara

Instagram

Yeni içerikleri e-postayla alın:
Powered by follow.it
  • Ana Sayfa

Mobile Logo Settings

Mobile Logo Settings

onurollstyle

Designed by OddThemes | Distributed by Gooyaabi Templates